"2018 dünyanın ve ulusumuzun geleceği açısından eksen
niteliğinde bir yıl olacak..."
Malum, yumurta kapıya dayanıncaya kadar bu sözlere kulak vermez,
dikkat etmeyiz.
Oysa ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence göreve geldiğinden beri hemen
her fırsatta bu cümleyi kurdu. Bu yılın esas hedeflere yönelik bir
geçiş ve dönüşüm noktası olacağını vurguladı.
Geçtiğimiz haziranda on bin pastörün bir araya geldiği toplantıda
da altını çizerek tekrarladı.
(Protestan/evanjelist gruplar rahiplerine "çoban" anlamında pastör
diyorlar.)
Sonrasının nasıl geldiğini ve işin Pastör Brunson'a ve iki
bakanımıza yaptırım kararına kadar uzandığını biliyoruz.
Tam olarak şöyle: "İran İslam Devrimi 40. yaşını kutlamamalı. 2019'a kadar bu işi bitirmelisiniz!"
Dalga geçeni oldu, marjinal bir dilek olarak göreni oldu, önemsemeyip üzerinde durmayanları çok oldu.
Ama Bolton bu toplantıdan sekiz ay sonra Beyaz Saray'ın en kritik görevlerinden birini üstlendi.
Şimdi de İran'da rejimin düşürülmesi için gaza basılan günleri yaşıyoruz. *** Böyle alt alta yazılıp listelenecek çok şey var.
Ama savsaklamakta, ötelemekte, burun kıvırmakta üstümüze yok.
CIA'nın başına iyi derecede Türkçe, Farsça bilen ve bu bölgede uzun yıllar çalışmış Gina Haspel'in getirilmesine bile bizim tv uzmanları (!) magazin yönüyle baktılar.
İnsan sormaz mı, neden başkası değil de Haspel?
Sonuçta toplumsal zihin bakımdan bütün uluslararası gelişmelere hazırlıksız yakalanıyoruz.
O halde uzun lafın kısasını yazalım...
ABD, 2019 deyip duruyor.
Yeni yıla az kaldığına göre sonbaharda hava çok ısınacak.
İran kesinkes hedefte.
Trump'ın ABD'si bu işin altından kalkabilir mi, orası tartışmalı.
Fakat İran'da rejimin yalnızlaştırılması için Rusya ve Türkiye üzerindeki baskının artırılacağı açık. Ek olarak, Suudi Arabistan ve Mısır'ın bize düşmanlığının iyice körükleneceği günler görebiliriz.
Hiç telaşa kapılmadan ama dirayetli bir biçimde toplum olarak bu sıcak sonbahara hazırlanmalıyız.
Sıcak günler sükûnet ister, bunu unutmayalım