Hâlâ kulağımıza, zihnimize, gönlümüze en derinden seslenebilen
duygu sevgi ise...
Şu hoyrat modern ilişkiler dünyasında bile hâlâ çözümün "sevgi"de
olduğuna inanıyorsak...
Bir yerde hata yaptığımız açık!
Belki sevgi dediğimiz hallerin sevgiyle ilgisi yok!
Belki de sevmeyi yeniden öğrenmeye başlamalıyız.
Diyorum ki...
Bitkileri sevmekle başlayalım...
Var mısınız?
Tabii biraz cesaret ve çokça sabır gerekiyor.
"Sevgi" denince zihnimizde uyanan acı tat nedendir? Bu haksızlık
değil mi?
Neden severken içimizde sevinç hep endişeyle el eledir?
Kaybetmek korkusundan mı?
Karşılık alamamaktan ve aldığımız karşılıktan kuşkulanmaktan
mı?
Eğer böyleyse şunu da sormalıyız kendimize? Gerçekten seviyor
muyuz, yoksa sahip olmaya mı çalışıyoruz?
Sonuçta ortaya çıkan tabloyu iyi tanıyoruz: Sevilmek için
sevenler; severek köleleştirenler; sevgi arsızları, sevme
beceriksizliklerini mızmızlıkla örtmeye çalışanlar,severek
öldürenler...
Bana sorarsanız...
Sevgiye dair ezberlerimizi, alışkanlıklarımızı, basmakalıp
tutumlarımızı bir yana bırakıpyavaş yavaş pratik yapmalı.
Nasıl mı?
Dediğim gibi, bitkileri sevmekle başlamalı.
Kolay değil tabii!