Pazar notları:
Bugün biraz zihnimizi dağıtıp yaralarımıza merhem olacak
konulara ucundan kıyısından değinmek iyi gelir diye
düşünüyorum.
Çiçeğe, böceğe, ağaca, gökyüzüne dönmek yorgunluğumuzu alır, biraz
soluklanırız.
O yüzden epey eski "Pazar notları"ma bakıp bir derleme yaptım.
Yarın yine döner güncelin ağır yükünü sırtlarız.
***
Sabah güneşiyle aydınlanan kiremitler... Rüzgârdan yana yatmış
tozlu topraklı sardunyalar... Henüz dört yaşındaki dut ağacı...
Masanın üzerine koyup bıraktığım çakıl taşı... Şimdi hepsini tek
tek öpmeye kalksam... Deli diyecekler! Oysa en aklı başımda
halim!
***
Yaz, mevsimlerin öğlesidir. Yazı sevmek güneşle barışmak, sevincin
koynunda şekerleme yapmaya hazırlanmaktır.
***
Unutkanlık ile unutabilmek ayrı şeylerdir. Asla karıştırmamalı!
Unutkanlık sersemlikle kardeştir, unutabilmek huzurla...
***
Uzun yoldan gelmişim. Bitkinim. Gecenin çok geç bir vakti...
Gözlerimden uyku akıyor. Fakat bu ne güzel koku! Nasıl baş
döndürücü. Başımı kaldırınca anlıyorum: Bir ıhlamur ağacının
altındaymışım meğer. Bu cennet kokusunu bırakıp eve girmek yerine
oracığa diz çökmek geliyor içimden. Bitkinliğimin ne önemi var şu
an, diyorum kendime; şükür ki, bir acıdan, bir dertten, bir
hastanenin acil servisinden falan gelmiyorum... Valizlerimi yere
koyup ıhlamur ağacına bakan basamaklara oturuyorum. Bu gece ıhlamur
kokularıyla başı dönen kaç kişi varsa dünyada, onlarla kendimi
kardeş hissediyorum.
***
En çok avluları seviyorum. Dışarıya kapalı, gökyüzüne açıklar.
Utangaç bir âşığın kalbi gibi...
***
Galiba kimse kendini pek sevmiyor. Herkes kendini sevdiriyor!