Daha ağustos başında yazdım...
Yerel yönetimlere ve güvenlikçi kullanan kurumlara "dikkat edin,
sakin olun, tezgâha gelmeyin" diye seslendim...
Seyyar satıcılarla zabıtalar ve sıradan insanlarla güvenlikçiler
arasında aylardır garip itişmelerin yaşanmasına dikkat
çektim...
Kriptoların kontrolündeki "toplumsal hoşnutsuzluğu artırma
teknikleri"nin ekmeğine yağ sürmeyin diye uyardım.
Tunus'ta Arap Baharı hareketlerini tetikleyen seyyar satıcı
Bouazizi'nin kendini yakması olayının arkasındaki karanlığı
hatırlattım...
Dinleyen kim?
Yok!
Bayrama da caddede ıhlamurlarını sattığı tezgâh zabıtalar
tarafından elinden alınınca kendini yerden yere atan 80 yaşında bir
adamcağızın görüntülerini izleyerek girdik.
Tablo net.
Yerel yönetimler Ankara'ya hoş görünme noktasına öyle odaklanmışlar
ki, yarın öbür gün başlarını derde sokacak konularda "incelik"
göstermek akıllarına bile gelmiyor.
Üstelik siyaset ve yerel yönetim çevrelerinde o tuhaf ve demode
önyargı hâkimiyetini sürdürüyor...
Neymiş? "Sosyal medyayı ve orada kopan fırtınaları çok da
önemsememek gerekir"miş!
Peki neyi önemseyelim?
Madem öyle, niye sosyal medyaya "bu kebapçıyı açtık, şu
buzdolapçıya bayram ziyareti yaptık" fotoğraflarınızı koyup
duruyorsunuz?