Dünyaya ve hayata hangi pencereden baktığımızın...
Hangi etnik köken veya bağdan geldiğimizin...
Hangi "mahalle"ye ait olduğumuzun...
Önemi yok!
Düşman öyle ayırmıyor, ayırmayacak.
O yüzden de...
Tek tek kalırsak yeniliriz.
Dik duracak ve saldırıya direneceksek bunu ancak 80 milyon birlikte yapabiliriz.
Dünya egemenlerinin Türkiye'ye yönelik başlattıkları kuşatmayı kırmak ancak bu birlik haliyle mümkün olacak.
Tam böyle bir "tarihsel moment"teyiz.
Eski kavga gürültü üzerinden yürüyüp gidelim, memleket hırpalansın, dağılsın isteyen "yerli ecnebi"ler de var.
Onları "etkisiz" kılmanın birinci yolu kışkırtmalara kapılmaktan kaçınmaktır.
Ve asıl önemlisi...
Altı aşırı çizilmiş "kimlik politikaları"nı bir süreliğine rafa kaldırıp "kişiliğimizi koruma" politikalarına ağırlık vermemizdir.
Bu esas görevimizdir. *** Sosyal medyada şimdiye kadar görülmedik biçimde "Türkçü"; eşine benzerine rastlanmamış biçimde "Atatürkçü", en radikalinden "İslamcı" hesaplar cirit atmaya başlamışsa...
Etnik çizgiler kurcalanarak toplumsal fay hatlarına dönüştürülmek isteniyorsa...
Durup dikkatli olmak zamanıdır.
İlk bakışta haraç kavgası, mahalle kavgası gibi başlayan veya kadına şiddet gibi "sahnelenen" olayların aslında dış kaynaklı operasyonlar olduğunu anlamak hep iş işten geçtikten sonra gelen farkındalıklardır.
En doğrusu, baştan uyanık olmak ve aramızda uyuyanlar varsa, uyandırmaktır.