Önce farklılıkların altını çiziyorlar. Tekrar tekrar...
"Onlar şöyle, bunlar böyle..."
Sonra o farklılıklar derinleştirilip ayrılık haline getirilmeye çalışılıyor.
Özel eğitimli sosyal medya hesapları ve fetöcüler derhal devreye giriyor ve kışkırtma hızla büyüyor.
Tabii her türden gerzekliği, ezikliği, nefreti "ideolojik duruş" sananlar da var. Onlar da bu kirli atmosfere gaz verdiğinde vakit tamam oluyor.
Terör o zaman hiç gecikmeden vuruyor.
Tam o fay hatlarının üzerine üzerine vuruyor.
Öyle yıllar, aylar gerekmiyor bunun için.
Artık her şey birkaç gün içinde olup bitiyor.
***
Ölüyoruz, yaralanıyoruz, kahroluyoruz...
Ama uyanıyor muyuz?
Bu soruya cevap vermeden önce...
Durup hatırlayalım...
13 Kasım 2015'teki Paris'teki Bataclan konser salonuna saldırıyı hatırlayalım...
Düşünün...
Hâlâ yüz kişinin hayatını kaybettiği bu saldırıyı kaç teröristin gerçekleştirdiği kesinleşmedi. Güvenlik güçlerinin baskınında içeride iki terörist öldürüldü fakat görgü tanıkları beş altı kişiden bahsediyor.
Biliyorsunuz; o günkü saldırılardan sonra Fransa'da herkes teröre karşı devletin yanında toplandı; büyük bir cephe oluşturdu.
Haydi Fransızları geçtim...
Bizim sosyal medyada da hemen "Kalbimiz Paris'le birlikte çarpıyor", "hepimiz Parisliyiz" sloganları yükseldi.
***
Peki böyle durumlarda bizde ne oluyor?