Az sonra kalkacak yolcu uçağına son kargolar yükleniyor...
Yolcular yerlerine oturmuşlar, kabin görevlileri ve pilotlar uçuş için hazırlıklarını yapıyorlar.
İşte tam o sırada özel görevli olduklarından kimsenin kuşkulanmadığı birtakım sarışın adamlar yüksek güvenlikli bölgeye girip kargoya bir paket daha ekliyorlar.
Koridordan geçen kabin görevlisi first class'taki bilgisayarı açık çalışmayı sürdüren şık giyimli Doğulu yolcuyu aygıtını kapatması için uyarıyor.
Yolcu gülümseyerek özür diliyor ve bilgisayarını kapatmadan hemen önce "enter" tuşuna basıp arkasına yaslanıyor.
Böylece kargoya eklenen bombanın saati çalışmaya başlıyor ve uçak kalkıştan hemen sonra büyük bir patlamayla düşüyor.
***
Bu sahneyi epey önce yazmıştım, belki hatırlarsınız.
Çok ama çok ilginç bir BBC dizisi olan 2006 yapımı The State Within (Derin Devlet) insanın kanını donduran bu sahneyle açılıyordu.
Bu türden diziler ve filmler yabana atılmamalı...
Zihnimizin bir yanını "özgürleştiriyor" gibi yaparken, bir yandan da asla "burnumuzu sokmamamız gereken" noktaları vurgulayıp kişisel güçsüzlüğümüzün altını çizerler.
Şimdi sahneye bir daha bakalım.
Olay terör mü?
Kim tersini iddia edebilir!
Olayda intihar eylemcisi bir terörist var mı?
Var.
Terörist "Doğulu" mu?
Evet.
Ya tereyağından kıl çeker rahatlığıyla kargoya bombayı yerleştirip ortadan kaybolanlar(!) kim?
Onlar olmasa teröristin niyeti ve davasının bir hükmü ve sonucu olabilir mi?
***
Bugün cumartesi ya...
Yine "Sessizlik ihtiyacımız" üzerine yazmayı sürdürecektim.
Fakat dünya yeni ve çok gürültülü bir aşamaya geçti. O korkunç "gürültü" bugünden yarına bitecek gibi de görünmüyor.
İşte o yüzden...
Nice'deki dehşet verici terör olayından sonra bir noktayı yeniden hatırlatayım, istedim.
Çok açık. Tıpkı Türkiye'ye olduğu gibi Fransa'ya da özel bir operasyon çekiliyor.
O halde...