Türkiye'nin seküler kesimlerini uzun süre toplu nefret hipnozuna
tabii tuttular.
Planlı, stratejik, çalışılmış bir kampanyaydı bu.
Çok önceden bu konuda uyarıcı yazılar yazdığımı hatırlıyorum.
Hatta yapılan işe "politikleştirilmiş nefret üretim stratejisi"
demiştim.
"Beyaz medya" bu iş için az ter dökmedi.
Önce kendilerinden olmayanlara karşı nefret üretimiyle (ve elbette
korkuları artırarak) başladılar; 2010 sonrası ise nefret öznesini
iyice belirginleştirip çevresinden ayırdılar. Böylece siyasal
muhalefet karakter değiştirip yoğun bir duygusal tepkiye
dönüşecekti.
Doğrusu, bunu başardılar.
Nefret, doğrudan Erdoğan ve onu sevenler üzerine odaklandı.
Sonuçta ne oldu?
Kafalar gitti.
Millet uyanırken onlar ağır bir uyku (hipnoz) içinde
kayboldular.
Düşünün, bir merkez onlara "toplanın, dindar Ekmeleddin'e oy
verin!" dedi, hiç düşünmeden hemen toplanıp sandığa koştular.
Bugün de FETÖ tehlikesine uyanamıyorlar, hatta uyanmak bile
istemiyorlarsa, 15 Temmuz'da memlekete yapılmak istenen kötülüğü
anlamaya yanaşmıyorlarsa, bundan.
Olacak şey değil ama oldu işte!
Hipnozları azıcık bozulur gibi olduğunda kapıldıkları huysuzluklar
ve huzursuzluklar bundan...
Çünkü onlara bir düşmanlık verildi.
O düşmanlık peşindeyken vatanlarına yapılan düşmanlığı gözleri
görmüyor.