Bir yanlışımız var... Sanıyoruz ki, her gün Sözcü'yle beyni
yıkanan, Hürriyet'le gaza gelen kesimler ara sıra öteki
medyaya da bakıp söylenenleri kıyaslıyor, tartışıyor. Sanıyoruz ki,
bu insanlar bir an geldiğinde gerçeği anlayıp "Cumhurbaşkanlığının
davet masası da meğer sıradan bir suntaymış!" diyebiliyorlar.
Sanıyoruz ki, servis takımlarının zaten daha önceki dönemlerden
kalma olduğunu öğrenince daha önce akıllarından geçenlerden utanıp
sıkılıyorlar.
Sanıyoruz ki, "milletin açlıktan çarığını kemirdiği" dönemlerde
verilen Çankayadavetlerindeki "kraliyet havası"na bakılıp
şimdiki davetler hakkında düşündüklerinden pişman oluyorlar...
Hayır!
Hayal bunlar!
Maalesef olaylar böyle ilerlemiyor.
Art arda eklenen yalanlar bu yalanlara kanmaya dünden razı
kesimleri kemikleştiriyor ve kamuoyunu meşgul ediyor.
Zaten her yalan rüzgârını nihayetinde bizzat Cumhurbaşkanı
veya Cumhurbaşkanlığı sözcüleri göğüslemek ve
durdurmak durumunda kalıyorsa, eyvah! O zaman çok ciddi bir
problem var demektir.
"Yeni Türkiye"nin medyası ve milli duruş sahibi kesimler bu
gerçekle yüzleşmek zorunda.