Kabul edelim ki, nasıl bir kötülük örgütüyle karşı karşıya
olduğumuzu henüz anlıyoruz. Anlıyor ve öğreniyoruz ki...
Bu paralel çetenin tahmin ettiğimizden de korkunç bir yanı
varmış...
Güvenlik güçleri içinde, yargıda, eğitimde paralel bir iktidar
oluşturmaktan; bir cemaatin zihnini yabancı istihbarat
teşkilatlarının kucağına bırakmaktan, temiz insanları inançlarını
kullanarak robotlaştırmaktan daha da korkunç bir yanı...
Düşünün...
Bir yüzden, bir kalıptan, bir kişilikten, hatta bütün iddiasına
rağmen bir "dava"dan yoksun bir yıkıcılık...
Her yüze, her kalıba, her kişiliğe girebilmek, her davaya gaz
vermek ve bundan hiç utanmamak...
Bütün siyasal-sosyal varlığını insanları "aldatmak" üzerine
kurmak...
Varlığını bütünüyle araçlaştırmak, baştan
aşağı ajanlaşmak...
Şeytanlık bunlar değilse, nedir?
Facebook'a, twitter'a falan bazen kızıyoruz ama...
Sosyal medya olmasaydı, paralel yapının kötülük enerjisindeki
derinliği kavramak zor olacaktı.
İyi çalışıyorlar, sosyal medyada.
Batılı dostlarını harekete geçirmekte mahirler.
Fakat maskeleri de çabuk düşüyor.
Oysa sokakta, mahallede, işyerinde iyi niyetimiz ve kimi ortak
kelimelerimiz yüzünden zokayı az yutmadık!
Kalbimiz aralarında "temiz insanlar" olduğunu unutmamak üzerinde
tuttu, durdurdu bizi.
O insanların bir zihin yıkama operasyonuyla nasıl kötülüğe
asker yazdırıldıklarını görmek istemedik.