Bir süredir dünyaya ve özellikle güncel siyasete fikrimi
dolandırmadan, konuyu eveleyip gevelemeden gayet basit bir açıdan
bakmayı deniyorum.
Zor tabii...
Okumuş yazmış, ömrü boyunca entelektüel mecralara girip çıkmış, her
düşünceyi yokuşa sürmüş, hislerini dahi sorgulayıp durmuş biri için
basit bir bakış ve yalın bir kıyasla tatmin olmak zor. Fakat
deneyince oluyor, güzel oluyor.
Ferahlık veriyor.
Daha önemlisi şu ki, zihni berraklaştırıp kalbi güçlendiriyor.
Ancak yanlış anlaşılmasın! Yumuşak bir bakış değil bu.
Müşfikken kararından caymayan, öfkeliyken gözü kararmayan bir
yalınlık hali!
Keskin ve kesin bir bakış.
Hemen olmuyor.
Ben de ağır ağır öğreniyorum...
Nereden?
Hayır! Kitaplardan değil, dümdüz hayattan...
Hadi daha açık söyleyeyim; sokaktan, halktan, geleneğin gündelik
hayata yansıyan derin birikiminden öğreniyorum.
"Bir kişinin özünü arıyorsan, sözüne değil gözüne bak" derler ya,
onun gibi bir şey bu da.