FETÖ'nün 15 Temmuz darbecilerinin yargı stratejisi yavaş yavaş
belirginlik kazanıyor.
Belli ki, ara sıra cüretkâr hamleler ("Hero" yazılı tişört, vd.) ve
yaygın olarak da kayıtsızlık/ hafife alma/ zeytinyağı gibi üste
çıkma tavırlarıyla süreci geçirmeye çalışacaklar.
Gedik açtıkları yerden biraz ilerleyip gerektiğinde geri çekilme
taktikleriyle vakit geçirecekler.
Nedir bu? Bekleme hali. Bekliyorlar.
Onlar öyle davranabilir. Kendi bilecekleri iş. Kulaklarına kim
bilir neler fısıldanıyordur.
Fakat Türkiye'nin acelesi var.
Dünya egemenleri 21. yüzyılın ikinci yarısını dizayn etmek üzere
suları ısıtırken Türkiye gecikmeden FETÖ tasfiyesini
gerçekleştirmek ve 15 Temmuz'un hesabını sormak zorunda.
Sular kaynamaya başladığında FETÖ hâlâ tasfiye edilmemiş olursa,
yanarız.
Bu kadar net!
Peki devletin ve yargının özellikle 15 Temmuz davalarına ilişkin
keskin hatlarla belirlenmiş bir stratejisi var mı?
Sadece sanıkların duruşmalarda giyecekleri elbise konusundaki
tartışmalar bile bir strateji geliştirmeden bu işe başladığımızı ve
hep aklımızın başımıza sonradan geldiğini göstermiyor mu?
Bazı duruşmalardan basına yansıyanlara bakınca şaşırdığımı söylemek
zorundayım..
Sanki bir tv programında 15 Temmuz tartışılıyor.
Bazı duruşmalarda ise bir tür münazara havası esiyor.
Üstelik sanıkların şehit yakınları ve avukatlarına karşı küstah
davranışları dur durak bilmiyor.
Hukuki incelikleri bilmem.
Ama doğrudan yargının kendisi bu davaların olağanüstü özelliğini
gözden kaçırırsa, işin sonu gelmez. Onu biliyorum.
Yeni Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül'ü de bu konuda uyarmak
istiyorum.