Yalan aldatır. Yalanla kaçar, saklanır, kandırırsın. Fakat yalan için kullanılan kelimeler, kurulan cümleler var ya...
Onlar yalancının dünyasını içlerinde taşırlar.
Topluma nasıl baktıkları, insanları nasıl değerlendirdikleri, kendilerini nereye koydukları o kelimelerde dışa vuruluverir.
***
Düşünün, sivil biri bir hava üssünde, üstelik de darbeci hainlerin üssünde yakalanıp adliyede sorgulandığında neden "tarla bakmaya gelmiştim" yalanını seçer?
Adil Öksüz'den söz ediyorum.
Yani Feto'nun "hava kuvvetleri imamı"ndan...
Darbe girişiminin iki veya üç numaralı adamı olduğunu söyleyenler bile var.
13 Temmuz'da ABD'den Türkiye'ye dönmüş, 15 Temmuz'da Akıncı Üssü çevresinde tarla bakmaya gitmiş (!); darbe gecesi orada ele geçirilmiş bir ilahiyatçı!
Bu "savunma"yı kayda geçirip onu serbest bırakan ve yurtdışına kaçmasına sebep olanlar da elbette kendisi gibi hainler yargı görevlileri.
Belli ki, bunu iyi bir gerekçe olarak değerlendirip kendi aralarında anlaşmışlar.
Aslında "tarla bakmak" dedikleri bir bakışın, bir kafa yapısının dışa vurumu.
***
Vatanları yok bu adamların!
Burası onların vatanı değil!
Şimdi daha iyi anlıyoruz işte!
Arazi olarak görmüşler bütün ülkeyi.
Satın alınacak bir arazi...
Sonra da tarla gibi sürmüşler.
Kırk yıl boyunca tohumlamışlar!
Ve filizlendirip büyüttükleri ne varsa, "anavatan" dedikleri okyanus ötesinin hizmetine sürmüşler.
Fakat o gece...
Tarlasındaki ekinlerini F-16'lar kalkmasın diye yakan, hatta pistin üzerine yatan çiftçilerin var olabileceğini, bu uğurda yedi şehit verebileceklerini hiç hesaba katmamışlar!
Çünkü hakiki çiftçi ruhunu kavrayamayacak kadar koflar ve gerçekliğe yabancılar.
***
Bu hainlerin işadamları da, bürokratları da, esnafı da, hocası da, öğrencisi de bu kafaya sahip.