Ahit, söz, vaat nedir bilmeyince, vefa nedir, bilebilir
miyiz?
Hak tanımaz, hatır, gönül bilmezsek...
Her şeyi önemiyle değerlendirip değerini bilmez olduysak...
Vefa duygusunun hayatımızda hakiki bir yeri olabilir mi?
Kırk yılda bir de olsa, bazılarımız için "vefalı insan"
diyoruz...
Ama bana öyle geliyor ki, tam olarak neyi kastettiğimizi
bilmiyoruz.
Tamam! Bizi arıyor, hatırımızı soruyor, unutmuyor. Güzel! Ne
iyi!
Fakat "vefa" bu mu? Bundan mı ibaret?
***
Bakın, niye bu konuyu açtım?
Yarışma jürilerine, panellere, seminerlere ve benzeri sosyal
aktivitelere çok uzun zamandır katılmıyorum. Fakat geçen haftalarda
bir istisna olarak Eğitim-Bir-Sen'in kısa film yarışmasında jüri
üyeliği yaptım.
Yarışmanın teması "vefa"ydı ve doğrusu genç sinemacılarımızın bu
temayı nasıl işleyeceklerini merak etmiştim.
Bir dizi film izledik. Ödül kazanan filmler konusunda hiçbirimizin
şüphesi olmadı. İçimiz rahat. Fakat hepimizi şaşırtan şey şu oldu
ki, vefa duygusu yarışmaya katılan okullu veya amatör hemen bütün
sinemacıları zorlamış. Kafalar bulanmış, kültürel zafiyet
hortlamış.
Hani hastalık olmasa, yaşlılık ve ölüm olmasa vefadan söz
edemeyecekmişiz gibi bir hal...
Hasta babaanneye su götürmek vefa olarak anlaşılır olmuş diyeyim,
gerisini anlayın artık.
***
Vefa duygusu yine bir derece...
Fakat bir de "vefa kültürü" var ki, sanırım bir enkaz olup
çıkmış!
Mesela dilimizde neden "ahde vefa" diye bir söz olduğunu bile
unutmuş gibiyiz! Oysa vefanın hem kelime anlamı hem de tarihi
"söz"le; "söz verme"yle doğrudan bağlantılı.
Bir sözün yoksa vefan nasıl olsun?
Vaatler bozuk para gibi harcanıp tükeniyorsa...