"İnsana üç arşın toprak yeter demek âdettendir. Ama üç arşına aslında ölü bedenin ihtiyacı var, insanın değil. Şimdilerde diyorlar ki, okumuşlarımız toprağa eğilim duyuyorsa ve bir çiftlikte çalışıp çabalıyorsa, bu iyidir. Ancak bu çiftlikler de eninde sonunda üç arşın toprak. Şehirden, günlük hayatın patırtısından kaçmak ve buralara kendini kapatmak hayat mı?"
İvan İvaniç kendini toprağa veren kardeşini anlatırken böyle diyordu...
Sanırsınız, bugünlerde Kuzey Ege taraflarındaki bir köye göç etmiş birkaç şehirlinin buluşmasında konuşuluyor bütün bunlar...
Hayır!
Çehov'un yeni fark ettiğim şahane öyküsü "Frenküzümü"nde geçiyor.
***
Sonra yağmur başlıyor...
Üç arkadaş dereye girip yüzüyorlar, sonra kuzine başında sohbet ediyorlar;
"mutluluk denen şeyin ardındaki kötülüklere" kadar geliyor laf...
Evin hizmetçisi Pelageya yumuşacık gülümsemesiyle yenilecek...