Olup biteni çözemezsek, çözülürüz.
Bize neyin niçin yapıldığını doğru anlamak zorundayız.
Teşhis için çabalamak yerine "basmakalıp yargılar eczanesi"nde ucuz
ilaçlar aramanın âlemi yok!
Ne yani?
"Hollanda bu rezillikleri iki gün sonraki seçimlerine malzeme olsun
diye sahneye koydu" tezine gerçekten inanalım mı?
Sanki seçimler bitince birbirimize lale soğanları hediye
edeceğiz!
Nitekim Dışişleri Bakanımız dün açıkladı:
Hollanda Dışişleri seçim sonrası da kapıları kapatacağını açıkça
ifade etmiş, hem de ne küstah bir dille!
Ya "Irkçı, faşist partiler azdılar; biz taşkınlık yapmadan sabredip
beklersek, her şey geçer" diyen kimi siyasilere ne demeli?
Tamam! Sabredip bekleyelim ama neyi beklediğimizi de bilelim...
***
Batı'da bize karşı harekete geçirilen "itme kuvveti"nin dikkat
çekici yönü şu. Yükselen İslamofobi rüzgârı iki ucu keskin bıçak.
Bunu gördüler. O yüzden de mesele sosyolojik olmaktan çıkartılıp
politik bir yöne doğru sevk ediliyor.
Yani doğrudan Türkiye'yi hedef alan bir çizgi oluşuyor.
Tamam! Her şeyi tam anlayamayız.
Olayların tam ortasında bu mümkün olamayabilir.
Ama şunu artık anlamalıyız: Avrupa yeniden bütünleşmek için ihtiyaç
duyduğu "düşman özne"yi bizde arıyor.
"Düşman Türkler" çağına geri dönüş mü?
Bir ihtimal bu.
Avrupa işte bu ihtimali kurcalıyor.
***