Kafalar cilalanıp duygusal bariyerler kalkınca derhal
çocukluğunu hatırlayıp ağlamaya başlayan...
Sınavdan çaktığında bile dönüp "onunla değil, hep işiyle ilgilenen"
babasını suçlu çıkarmayı seven...
Her mutsuzluğunda "sevgi yok bu dünyada!" diye sızlanan...
Başarısız beraberliklerinin kaynağında anne babasının uyumsuz
evliliğini görüp kendi eylemlerinin bedelini ödemekten kaçan...
Psikoterapinin loş salonlarında birbirinden acayip aile içi şiddet
ve istismar hikâyeleri anlatmaya doyamayan...
Pek "çağdaş", pek "kültürlü" malum tayfa var ya...
Birdenbire kendisini "sevgi denen o yüce duygunun meyvesi" sanmaya
ve toplumun geleneksel kesimlerinden gelenlere "sevgisiz,
hürriyetsiz, ilgisiz büyümüş zavallılar" muamelesi çekmeye
başladı.
Gülüp geçilecek bir şapşallık belki ama insan üzülüyor da...
Çünkü söylediklerine inanmaya başladılar.
***
Şimdi onlara nasıl anlatacaksın ki, "sevgisiz büyümek" modern
bir olgudur. Geleneksel ailelerin değil, daha çok "çekirdek aile"
denen felaketin yalnızlıktan kavrulan üyelerine has bir şeydir.
Hem düne kadar hayatlarından çekilip kaybolduğunu söyledikleri
"sevgi dolu kalpler" ne zaman geri döndü de, haberimiz olmadı?
Fakat burunları büyük ve küstahlar...