Pazar notları :
Uzlet... Ayrılmak, terk etmek, kendi köşene çekilmek... Uzlet çağlar boyu yol almak isteyenler için bir ihtiyaç ve mecburiyetti. Yanlış anlaşılmasın; uzlet insandan uzaklaşmak anlamına gelmiyordu ama dünyanın yakınlaşmayı teklif ettiği ne varsa, onlardan uzaklaşmaktı. Hiç değilse bir süreliğine... Artık mesafe yok, uzaklaşmak da! Hep yakınlarındasın, hep yakalanmışsın!
***
An gelir. Bizi öğütüp duran çarkın hiç durmayacağından korkmaya
başlarız. Güne başlamak, çarkı döndürmek ağır gelir. Ana
rahmindeymiş gibi büzülüp kalırız yorganın içinde. Yalandır o
sıcaklık, o uyuşukluk! Yine de bir süre avutur bizi. Sonra zar zor
kalkar, gidip bir bilene anlatırız bütün bunları... Teşhis
gecikmez: Depresyon! Oysa basbayağı yorgunluktur bu! Böyle
yaşamaktan yorgunluk!
***
Bir de dile getirmesi zor bir yorgunluk var: İnsan olmaktan, insan
olmaya çabalamaktan yorgunluk. Nasıl anlatacaksın hekimlere,
terapistlere, dostlara, tanıdıklara ki; dünya gurbeti, bu uzun
"sürgün"lük bitkin düşürdü seni!
***
Bu derin yorgunluğu dışarı vuramazsın, kendini dışarı vurursun! O
zaman da yalancı çıkartırlar seni, anlamaz, anlayamazlar.
***
Yine de soylu bir yanı var yorgunluğun; belki kimi sevdiklerinin
kalbini kıracak noktaya kadar gelirsin ama bir yandan da kof
seçimler, arsız talepler, ölümcül hırslar ağır ağır terk eder
seni.