Bir tanıdığım geçen gün sosyal medyaya şu notu düşmüştü: "Bize
bir şey olmaz deriz, benim başıma gelmez duygusu hakimdir hepimize,
bir şekilde yırtarım diye düşünürüz... Çok donanımsız, çok
hazırlıksızız." Sonra o nota tekerlekli sandalyesine bağımlı bir
ahbabımdan cevap geldi:
"Selam... Kazadan bir gece önce ben de eşime 'bana bir şey olmaz'
demiştim." Ertesi gün deprem oldu, vs. Bu mesajlaşmayı
hatırladım.
Leninakan ( şimdi Giurmi) şehrinin nüfusunun dörtte üçü yok olmuştu.
Dünya yardıma koştu. (Yardımın hızı da ayrıca ilginçtir. Depremin olacağını biliyor gibiydiler, diyenler çoktur!) Doğrusu, Sovyet komünizmi de enkazın altında kalmıştı. Gorbaçev bunu kısa süre sonra itiraf etti. Moskova nedense kolunu kıpırdatamıyor ama dışarıdan gelen yardım ekipleri "harikalar" yaratıyordu!.. Sonrası mı? Ertesi yıl Berlin Duvarı yıkıldı. Gorbaçev bütün cumhuriyetlerin "kendi kaderlerini tayin edebileceklerini" ilan etti. Ermenistan, 1991'de halk oyuyla bağımsızlığını ilan eden ilk Sovyet Cumhuriyeti oldu.
Bilmem, meseleyi biraz olsun izah edebildim mi? Siz başka örneklerle düşünmeye devam edebilirsiniz... *** Popüler kültür, endişe kaşıyıcı ve panik üretici bir mekanizma gibi çalışıyor. Oysa teyakkuz başka, panik başka. Karıştırmayalım. Panik tuzaktır.