Mizah duygusunu kaybetmiş bir dünyanın korkunç olduğunu
söyleyenler çok...
Mizaha hak ettiğinden fazla değer vermek bir
"okumuşluk" belirtisi sayılıyor, malum.
Yıllardır, dikkat çekmeye çalışıyorum: Mizaha çok güvenmeyin.
Alaycı kahkahaların uğultusuna kapılmak
hiç insanca değil. Kaldı ki, mizah çoğu zaman bizi
uyuşturuyor, içimizi çürütüyor... Güney Koreli
yönetmen Bong Joon- Ho'nun şahane filmi
Parasite'nin ilk sahnesiyle bu gerçekle bir kez
daha yüzleştim. Böcek ilaçlama dumanı yoksul ailenin evini boğacak
kadar doldurduğunda salonda herkes gülüyordu ve filmin ikinci
yarısına kadar gülünmeyecek bir şeye
güldüklerine uyanamadılar.
*** Parasite filmi
dedim de... Kim demiş sınıflar arası
gerginlik globalizm ve neoliberal politikaların
etkisiyle yatışıp söndü diye? Palavra...
Gerçek şu ki, kavga alttan alta sürüyor, gerginlik birikiyor. Ne
zaman ve nasıl siyasallaşır, o farklı konu... Hollywood sineması
bize bu kavgayı epeydir anlatmıyor/ anlatamıyor; anlatmaya
kalktığında da Marvel çizgi romanlarının klişelerine dönüyor.
Avrupa sineması ise geçen yüzyılda kalmış gibi... Parasite filmi
sınıfsal farkı ve gerginliği "Siz iki saat eğlenip ışıklar
yandıktan sonra kendi hayatlarınıza gideceksiniz ama iş ciddi"
kıvamında hikayeleştiriyor.
Görülmeli.
*** Parasite filmini izleyenlere bir de roman tavsiyesi: Kasiyer. Yazarı genç bir Japon. Sayaka Murata. (Turkuvaz)
***