Atalarımız, “altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz” demiş.
Bu mecaz içeriğin ardında, altının şu malum güvenilir kıymetine dair bir adresleme yattığına şüphe yok. Tarihte ilk altın paranın basıldığı topraklarda hüküm süren halkımızın buna olan daimi inanç ve teveccühüne de… Nitekim bugün dünya ülkeleri arasında tüketici altın talebi sıralamasında hiç de aşağı kalmadığımız bir tabloyla karşılaştığımız ortada.
Ülkemizde nesillerdir süren altın düşkünlüğü, arkasında kültürel dinamikler ve güven unsurunu barındırırken, geçmiş on yıllarda tecrübe edilmiş yüksek enflasyonist korkuların da mirasını taşıyor. Böylelikle muteber bir yatırım düşüncesi ve hissiyle yastık altına ya da kasalara saklanan altınlar, öte yandan ülke ekonomisinin bu güzelliklerden faydalanamaması anlamına da geliyor.
Doğrusu bu mesele malum, ülkemizde öteden beri tartışılagelir. Ayakları yorganına göre uzanamayan ekonomimizde, akla hemen yastığın altındaki altınlar gelir. Ve bu altınları ne yapıp edip ekonomiye kazandırmak gerektiğine dair tartışmalar ve çalışmalar yapılır. İşte bu çerçevede henüz devreye giren bir uygulama, “altın tahvili” ve “altına dayalı kira sertifikası” ihracı oldu.
O halde üzerine yazmadan geçmek olmaz.
FARKINDALIK ŞART