Doğrusu bu yıl dünya ekonomisi, birtakım şartların zorlaştığı bir ortamın içinden geçiyor. Elbette her ülke için dinamikler bambaşka ancak global resmi etkileyen belli başlı faktörlerden etkilenmemek hemen hiç kimse için kolay değil. Bu minvalde bu köşede de zaman zaman gündeme getirdiğim ticaret kavgaları, petrol fiyatları ve Euro bölgesi çalkantıları gibi konular son dönemde piyasaları da telaşa sevk eden küresel tesirler yaratıyor. Ve bu faktörler arasında gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikaları süreçleri, şüphesiz en başlarda bir köşe tutuyor. Son zamanlarda yükselen ekonomiler genelinde görülen sermaye çıkışları da, bu hikayenin bir parçası niteliğinde…
İşte bu bağlamda ABD Merkez Bankası FED’den gelecek Haziran FOMC toplantısı çıktısı dört gözle beklenirken, Çarşamba günü açıklanan kararla beklentiler gerçeğe kavuşmuş oldu. Bir diğer ifadeyle, olumlu seyreden ekonomik veriler doğrultusunda komiteden 25 baz puanlık bir faiz artışı çıkması şaşırtıcı olmadı. Toplantı öncesi heyecana sevk eden konu ise, daha ziyade bundan sonrasına dair ne tür sinyaller görüleceğine dairdi. Bu ise, FOMC üyelerinin ekonominin yakın geleceğine ilişkin beklentileriyle şekillenecekti. Açıkçası özellikle Trump yönetiminin uyguladığı mali destekli canlandırıcı politikaların mevcut ve potansiyel etkileri, bu noktada resmi iyi görmeyi gerektiriyordu.
Bu çerçevede kararla birlikte açıklanan projeksiyonları incelediğimizde, FED’in Mart ayındaki toplantısına nazaran daha güçlü bir 2018 ekonomik tablosundan bahsettiğini görüyoruz. Zira üyeler işsizlik oranı beklentisini medyanda %3,8’den %3,6’ya, düşürmüş, reel büyüme ve PCE enflasyon tahminlerini ise sırasıyla %2,7’den %2,8’e ve %1,9’dan %2,1’e çıkarmış durumda… Ve bu düşüncelerin şekillendirdiği faizin gidişatı konulu tabloda ise, FED’in bu yılsonuna kadar toplam 4 artış yapacağına dair noktalar dikkat çekiyor. Bir diğer deyişle, FOMC üyelerinin ağırlıklı beklentisi, 2018 sonunda %2,25-2,5 aralığında bir faize işaret ediyor.
Tabii FOMC sonrası aleme yayılan tabloyu, ilgili metnin de nasıl beslediğini okumak gerekiyor. Bu bağlamda karşımıza, geleceğe dair esnek ve güvercin söylemlerin bir ölçüde kırpıldığı bir açıklama çıkıyor. Okuyunca “bu acaba daha şahin bir FED sinyali mi” diye sorgulanan revizyon, Başkan Powell tarafından bir politika değişikliği olmadığı şeklinde yorumlanıyor. Bununla birlikte gerek verilerin gerekse FOMC projeksiyonlarının işaret ettiği ABD ekonomisindeki sağlam gidişatın söz konusu ifade değişimine yol açtığı, kuvvetle muhtemel.
Tüm bu detaylar FED’in önümüzdeki dönemde para politikasında takip ettiği süreci kararlı bir şekilde yürüteceğini ima ederken, 2019 itibariyle basın toplantılarının eşlik edeceği toplantı sayısının artacak olması ABD Merkez Bankası dahilindeki gelişmelerin dünya tarafından daha hararetli izlenmesini beraberinde getirecektir.
Öte yandan piyasalar FED’in yanı sıra, ilgili metriklerde arkadan gelse de Avrupa Merkez Bankası ECB’den çıkan sesleri de malum merakla takip ediyor. İşte dün FED’in hemen ardından Riga’da toplanan ECB de son kararlarını dünyaya açıklarken, faizlerde bir değişikliğe gitmeyerek mevcut destekleyici duruşunu koruduğunu yeniden duyurmuş oldu. Enflasyondaki %2’lik sürdürülebilirlik hedefe henüz yolu olduğunu bilen ECB, 2018 için ilgili beklentisini %1,4’ten %1,7’ye yükseltirken büyümede ise %2,1’e inen aşağı yönlü bir revizyon yaptı. Bu doğrultuda mevcut düşük faizlerin 2019 yaz zamanlarına kadar değişmeyeceğini bildiren ECB, varlık alımlarında ise Aralık bitiminde sona gelineceğini açıklamış bulunuyor. Buna göre; Eylül ayından sonra duruma bakarak 30 milyardan 15 milyar Euro’ya indirilecek bir alımdan söz ediyoruz.