Bugünkü yazıma bir teşekkürle başlamam gerekiyor. Zira yeni görevime dair yağan sayısız tebrik ve temenni mesajına hakkıyla geri dönmem ne yazık ki mümkün olamıyor. Söz konusu vazifeyi ülkem için ifa edecek olmaktan duyduğum onur, toplumumuzun ve ekonomimizin çok çeşitli kesimlerinden gelen bu anlamlı desteklerle katbekat arttı. Beslediğiniz güven ve umut için en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
HAMBURG AJANDASI
Yazının konusuna geçecek olursak, ilgili görev vesilesiyle bulunduğum Hamburg’daki G20 Zirvesi, malumunuz, haftanın uluslararası ajandasında başrolde oynuyor. Zaten Perşembe akşamı buraya vardığımızda, şehirdeki telaş da yoğundu. İmrendiren derecede bol yeşilliklerle kaplı yollar boyunca, geçen korteji telefonlarına sarılarak görüntüleyenlerin sayısı öyle az buz değildi. Güvenlik tedbirleri ise, tahmin edebileceğiniz gibi diz boyu… Nitekim ben bu satırları yazarken G20’ye ev sahipliği yapan Hamburg, içinden geçen sakin sularının oldukça aksi bir hareketlilik yaşamakta… Katılımcı ülke heyetlerinin yoğunlaştırdığı şehir, bir yandan da protestolarla ve şiddet içerikli gösterilerle çalkalanıyor. Sokaklarda ateşe verilen araçlar ve yankılanan siren sesleri, açıkçası Avrupa’nın göbeğinde bir G20 için pek de hoş sahneler sunmuyor.
G20’nin dış cephesi bu tür gerginliklere sahne olurken, içeride de bir stres yok değil. Altını çizmek istediğim bu konuya birazdan gireceğim ancak öncelikle Hamburg ajandasında yer alan maddeleri bir not düşmekte fayda var. Bu kapsamda, Zirve’ye “Terörle Mücadele” temalı bir toplantıyla başlayan liderlerin ajandası, “Küresel Büyüme ve Ticaret” konulu çalışma oturumuyla devam ediyor. Sonrasındaki oturumlar ise aşağıdaki şekilde akıyor:
*Sürdürülebilir Kalkınma, İklim ve Enerji
*Afrika ile Ortaklık, Göç ve Sağlık