Zamane gençleri bilmez, bilemez.
Tarihin çok uzak olmayan bir zamanında dünyanın incisi İstanbul’da, çocukluğumuz Haliç’ten asla geçmek istemezdi. Yeditepe’yi çöp dağlarına çeviren SHP yönetimi, güzelim şehri çileli bir susuzlukla adeta imtihan ederdi. Ne yazık…
Hayal meyal değil, çok net hatırlarız. Koskoca İstanbul Belediyesi çalışanlarına haklarını ödeyecek yöneticiliği gösteremez, grevler bitmek bilmez, halk hizmetten ümidini keserdi. Ve bu çirkin manzaralar, elbet sadece İstanbul’da değil, memleketin dört yanında kol gezerdi.
Sonra gün geldi; millet kendisini çöplüklere ve çileye boğan hizmet dışı yönetimlere “yeter” demeye başladı. Bir yudum nefes almak için yeni bir umudu seçme vakti artık gelmişti. Zira o umudun söylemi olan “vatana millete hizmet” tutunulacak son can simidiydi.
Ve milletin seçtiği yeni hizmet devri, hızla vaadini gerçekleştirdi. Geldiği şehirlerin yüzünü gözünü yollarını açtı, onlara nefes aldırdı. Öyle ya, zaten seçilmeye sebep olan asli görev de buydu. Böylece uzun süre sonra Türkiye, yerelde seçmenin de seçilmenin de ne demek olduğunu hatırladı, yaşadı.
O vakit ekibiyle İstanbul’u aslına dönüştüren Recep Tayyip Erdoğan’ın vurguladığı gibi, çıta bir de üstelik yükseklere çekildi. Kuşkusuz bu sayede ülke geneli de, bir yönetimsel yaklaşım dönüşümüne sahne oldu.