İtalya’da Mart ayından beri yolları gözlenen hükümet ve süregelen belirsizlik, Cumhurbaşkanı Mattarella’nın görevlendirdiği Conte ile sona yaklaşmak üzereydi. Bununla birlikte seçim sonuçlarında öne çıkan Beş Yıldız Hareketi (M5S) ve Lig partilerinin el sıkıştığı koalisyon, kah düzene tepkili kah aşırı sağcı taraflarıyla sadece Roma’nın değil Brüksel’in de son dönem meselelerinden olmuştu. Bu noktada iki partinin bir araya gelmesinin arkasında güçlü bir faktör olarak yatan Brüksel ve özellikle Euro karşıtlığının hükümet hayata geçince ne derece uygulamaya geçebileceği, son günlerin en çok sorgulanan mevzuları arasında yer alıyordu. Nitekim ilgili taraflardan zamanında “exit” senaryoları işitilmemiş değildi. Öte yandan ortaklığa karar veren M5S-Lig geçtiğimiz günlerde yayınladıkları ortak politika beyanında bu konuya yanaşmamakla birlikte, ekonomide kemer sıkmaya son verme yaklaşımlarını açıkça sergilemişti.
Bugüne kadar uygulanan reçetenin bir işe yaramadığını savunarak talep canlanmasına odaklanacaklarını iddia eden hükümet adayları vaat ettikleri paketle piyasalarda İtalya ekonomisinin sırtına ciddi bir yük binebilir kaygısı oluştururken, akıllara ister istemez nahoş Yunanistan anılarını getirmişti. Halihazırda borcu zaten hafif olmayan İtalya’nın ek bir yüke nasıl dayanacağı sorgulanırken bunun bölge ekonomisini etkilemesi ihtimali de böylece başlı başına bir korku üretti. Ve tüm bunların üzerine bir de Maliye Bakanı adayı olarak Euro’dan pek hoşlaşmayan ve hatta onu bir zamanlar “Alman kafesi” olarak tanımlayan eski Bakan Savona’nın adı geçince, piyasalar külliyen irrite oldu. Brüksel’den de endişeli seslerin çıktığı söz konusu ortamda, İtalyan tahvilleri belirgin bir olumsuz ayrışma yaşarken Euro da dolar karşısında güç kaybetti.