Trump’ın “America First” sloganıyla iktidarı ele geçirdiği günden bu yana dünya, söylemlerin sertliğiyle icraata yansıma derecesi arasında mekik dokuyor. İlgili konuların başında gelen ve zaman zaman konuşmadan geçemediğimiz korumacılık meselesi ise, son günlerde yeni bir momentum kazanmış durumda. Üzerine yayına doğru yola çoktan çıkmış bir başka yazım olduğu için, işin “cari fazla dengesizlikleri” kısmına burada girmeyeceğim ancak mevzunun rahatsız eden tarafında bu gerçekliğin de var olduğunu tek cümleyle geçmek isterim.
Sonuçta o veya bu şekilde tetiklenerek varılan noktada ise, ABD’nin ticari haksızlığa maruz kaldığına inanan ve hakkını almak için korumacılığı lafızdan eyleme geçirmeye başlayan bir Trump ile karşı karşıyayız. Bunun net bir kanıtına da, ülkede 23 Ocak’ta solar paneller ve çamaşır makineleri ithalatına karşı gerilen yeni kalkanlarla şahit olduk.
Nitekim ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu ITC’nin yapmış olduğu detaylı analizler sonrası Başkan’a yapmış olduğu tavsiyeler korumacı bir yaklaşım ortaya koyunca, Trump da birtakım vergi önlemlerini hızla hayata geçirdi. Ne de olsa ITC, artan çamaşır makinesi ile solar hücre ve modül ithalatının ülkedeki ilgili yerli sanayiye ciddi zarar verdiğini tespit etmiş bulunuyor. Örneğin rapora göre ABD’de, 2017 itibariyle yerli güneş sanayii kalmadı gibi bir durum söz konusu…
Detayları ve argümanları tartışmaya girsek çıkmak kolay olmayacakken, geçtiğimiz hafta gelen hamledeki hedefin tam ortasında Çin ve Güney Kore’nin yer aldığını hemen söylemek mümkün. Ki her ikisinin de durumdan hoşnutsuzluklarını dile getirdiklerini ve çözümü WTO nezdinde veya üye ülkelerle istişareler yaparak arayacaklarını ima ettiklerini gördük.
KUR SAVAŞLARI
Bununla birlikte, ABD’nin korumacı çıkışları sadece Asyalı ortaklarını ilgilendirmiyor. Nitekim Avrupa da, son dönemde Trump’ın bu muhafazakâr tutumunu gözlerini açarak izliyor. Zira herkes hissediyor ki, çamaşır makineleri ve solar paneller henüz bir başlangıç ve bu hikâyenin yeni ürünlerle devamı var. Hatta Brüksel’de konuyla ilgili son yükselen bir ses, “ABD’den ticari önlem gelirse karşılığını veririz” şeklinde dikkat çekerken, işin bir diğer boyutunu da kuşkusuz kur tartışmaları oluşturuyor.