Pazar gecesi ABD tarafından gelen vize başvurularına ilişkin haber, şüphesiz oldukça can sıkıcı oldu. İki taraf arasında böylece tırmanan gerginlik, jeopolitik tansiyonun da eşlik ettiği bir ortamda dolar kurunu yukarıya taşıdı, borsada bir düşüşü tetikledi. Bilindiği üzere, kurdaki oynaklık bir süredir nispeten halim selim bir moda bürünmüşken, bu dönemde sermaye girişlerinde hoş bir ivme yakalamıştık. Piyasalarda tecrübe ettiğimiz bu makul havada, ekonomideki hızlı toparlanma ile TCMB hamlelerinin eşliğinde, yatırımcı algısındaki iyileşme ve yatışma gibi faktörler şüphesiz rol oynadı. Bununla birlikte daha geniş bir pencereden bakıldığında ise, yükselen piyasalara yönelik ilginin son dönemde yeniden güçlenmiş olmasından da nasibimizi aldığımızı söylemek mümkün.
Nitekim Institute of International Finance (IIF) tarafından geçtiğimiz hafta yayımlanan Capital Flows to Emerging Markets (Yükselen Piyasalara Sermaye Akımları) Ekim raporu da, bu yöndeki global gelişmeleri taze rakamlarla onaylamış bulunuyor. Örneğin, 2017’nin Ocak-Eylül periyotuna bakıldığında, portföy girişlerindeki aylık ortalama önceki yıla kıyasla yaklaşık ikiye katlanmış bir rakama işaret ediyor.
Bu doğrultuda totalde ise, yükselen piyasalara (EM) bu yıl yurtdışı yatırımcılar tarafından akıtılması beklenen miktarın, 1 trilyon doların üzerine çıkacağı öngörülüyor. GSYH’ye oranla bakıldığında %4’e yükselen bu seviye, global kriz öncesindeki %9’luk zirveden henüz uzak olsa da, rakamlar bu haliyle son 3 yılın rekorunu kırıyor olacak. Buna ek olarak nette bakıldığında ise, yurtiçi yerleşikler tarafındaki sermaye çıkışlarında bir düşüş olduğunu da not düşmekte fayda var. Bu toparlanma, özellikle Çin gibi yakın geçmişte ciddi çıkış yaşamış ülkeleri yakinen ilgilendiriyor.
YENİDEN DÖNÜŞ
Hatırlanacağı üzere, yükselen piyasalara yönelik iştah, çöken emtia fiyatları başta olmak üzere ortaya çıkan olumsuz gelişen ülke dinamiklerinin yanı sıra, bilhassa ABD faiz ve dolarındaki yükseliş gibi olumlu gelişmiş ekonomi etkileriyle hızla kaçmaya başlamıştı. Bir diğer ifadeyle, 2013 sonrasındaki dönemde küresel yatırımcının gönlü yeniden farklı bir maceraya kaymaya meyletmişti. İşte EM’ler için aşağı yönlü seyreden bu trendin ardından ise, 2017’de gözle görülür bir toparlanmaya şahit oluyoruz.
Küresel piyasalarda risk iştahının kabardığını gösteren bu gelişmenin arka planında, EM paketi içinde yer alan belli başlı ülkelerin ekonomik büyümesinde beklenen iyileşmelerin gözle görülür hale gelmiş olması da yatıyor. Bu kapsamda, dev yükselen Çin ile ilgili kaygılar da şimdilik bir parça yatışmış gibi… Bir diğer sebep ise, elbette gelişmiş ülkelerin kıyasen hala gıdım gıdım ilerlemesi ve nispeten düşük performanslar ile getiriler sunması olarak görülebilir. Örneğin; bu yıl hisse senetlerindeki getiri artışları, bazı yükselen ekonomilerde yabana atılacak cinsten değil. Neticede EM geneline şöyle bir bakıldığında, reel getirilerin halen gelişmişlere nazaran daha çekici olmayı sürdürdüğü ortada… Bu ise doğal olarak, yatırımcının ilgili gördüğü riskleri içine sindirmesini de sağlıyor.