Ankebut Sûresi'nin 2. ayeti yani, “İnsanlar imtihandan
geçirilmeden, sadece iman ettik demekle bırakıverileceklerini mi
sandılar?” ayeti nazil olduğunda Hz. Ali Efendimiz, “Resûlullah
aramızda iken imtihan edilmeyeceğiz” diye anladım buyurur ve ayette
geçen imtihanı kendilerine sorar.
Hz. Peygamber'e (s.a.v.), “Ey Allah'ın Resûlü, Yüce Allah'ın Sana
haber verdiği bu imtihan nedir?” diye sordum.
“Ey Ali! Ümmetim Benden sonra imtihan edilecek” dedi.
“Ey Allah'ın Resûlü! Uhud Savaşı'nda Müslümanlardan şehit olanlar
şehit olduğunda, şehadet Benden uzaklaştırılınca ve bu bana ağır
gelince, ‘gözün aydın şehadet arkandadır’ demediniz mi?" diye
sordum.
Bana, “Bu böyle olacak, o durumda nasıl sabredeceksin?” dedi.
Ona, “Ey Allah'ın Resûlü! Bu sabrın değil, müjde ve şükrün
zamanıdır" dedim.
Hz. Peygamber, “Ey Ali! Topluluk mallarıyla sınanacaklar, dinleri
ile Rablerine minnet edecekler, O’nun rahmetini umacaklar, O’nun
gücünden emin olacaklar. O’nun haram kıldığını yalancı şüphelerle
ve gaflete düşürücü arzularıyla helal kılacaklardır” buyurdu.
“Ey Allah'ın Resûlü, bu durumda onları hangi konumda
değerlendireceğim. İrtidat konumunda mı yoksa fitne konumunda mı?"
diye sordum.
Allah Resûlü bana, “Fitne konumunda" buyurdular. (İmam Ali, Prof.
Dr. Haydar Baş, s.1104).
İslam âlemi bugün Hz. Peygamber'in, “fitne konumu” olarak buyurduğu
üç hali de yaşamaktadır.
Ve Ankebut Sûresi’nin 2. ayetine göre, sadece 'inandım' demek
yeterli olmayacak, Müslümanlar bu fitne ortamında
deneneceklerdir.