Velayetin şahı Hz. Ali Efendimiz, bizzat Hz. Peygamber'in elinde
büyümüştür.
Çocukluk yıllarını anlatırken şöyle der: “Çocukluğum Resulullah'ın
evinde geçti. Beni O büyüttü. Beni şefkatle kucağına alır, lokmayı
çiğneyip ağzıma koyardı. Onun o güzelim kokusu elvan, elvan ruhumu
okşardı. Sözlerimde yalana, davranışlarımda bir kusur ve cahilliğe
asla rastlamadı. Yüce Allah, gece ve gündüz O’nunla birlikte olup
dünyanın yücelikleri ve iyilikleri konusunda O’nu eğitmesi için süt
çağından hemen sonra büyük melekleri Resulllah'ı yanına verdi. Ben
de tıpkı süt çağındaki bir bebek gibi Peygamber'e uymakta ve O’nu
izlemekteydim.
İslam henüz hiçbir eve girmemişken, sadece Resulullahla Hatice'nin
Müslüman olduğu dönemde Ben üçüncü Müslümandım” diye buyurur.
Tarihi gerçekler göstermektedir ki Peygamberimiz, Hz. Ali'yi evine
götürdüğü ilk günden beri, O’nu asla kendi başına
bırakmamıştır.
Hz. Ali, her zaman Peygamberle beraberdi. Hz. Peygamber ibadet için
şehir dışındaki dağlara ve çöllere gittiği vakit bile Hz. Ali'yi
yanında götürdü.
Resulullah, üç yıl boyunca genel bir davette bulunmadı. Sadece
kabul edeceğine inandığı kişilere tebliğ yapmıştır.
"Ve en yakın akrabalarını korkut. İnananlardan Sana uyanlara karşı
sevgi kanadını indir, mütevazi ol. Sana isyan ederlerse, de ki,
şüphe yok ki, Ben sizin için yaptıklarınızdan uzağım.” (Şuara,
214-216)