İnsanların yaratılmış olmalarındaki gerekçe Cenab-ı Hakk’ı
tanımaları ve bilmeleridir. İnsan olmamızı ispatlayan da, kul
olmamızı ispatlayan da, Allah’ı hatırlamamız, Cenab-ı Hakk’ı
düşünmemiz, O’nu tefekkür etmemiz, O’nu zikretmemizdir.
Allah’ı ne kadar zikreder, hatırlar, O’nunla birlikte olmaya gayret
edersek, o oranda Cenab-ı Hakk’a vuslat eder, yürürüz.
Ne kadar zikirden gafil olursak, o oranda insanlıktan ve kulluktan
gafil olacağız.
Rabbimizin emir buyurduğu ibadetlerdeki nükte, O’nu tanımak, O’nu
bilmektir.
İslam’ın beş şartındaki esas da Allah’ı zikirdir.
Ta-Ha suresinin 14. ayetinde, “…bana kulluk et: Beni zikir için
namaz kıl” buyruluyor.
Namazın namaz olabilmesi için Cenab-ı Hakk’ın istediği incelik
Allah’ı hatırlamaktır, anmaktır. O namazın Allah için olması
gerekir. Farz olan namazın özü Allah için kılınmasıdır.
Hac da Allah’ı zikir içindir. Evinizden çıkıp da Beytullah’ı tavaf
edene kadar yaptığınız bütün her şey Cenab-ı Hakk’ı zikirdir.
İstiğfar, salat ü selam, kelime-i tevhid gibi zikir lafızlarıyla
Beytullah görülene kadar Cenab-ı Hakk zikredilir. Tavafta yine
Cenab-ı Hakk zikredilir.
Arafat başlı başına zikirdir. Kur’an okumak, dua yapmak, Vakfe,
Müzdelife, Mina’da şeytan taşlamak hepsi zikirdir. Cenab-ı Hakk’ı
zikir için bu ibadeti yapıyorsun.
Oruç da zikirdir. Nefis Allah’ı zikrederken önümüzde bir mani
olmasın; O emretti, bu ibadetle Allah’a yaklaşalım diye oruç
tutuyoruz.
Zekât da zikirdir. Malınızın kırkta birini veriyorsunuz, onda
birini veriyorsunuz, tasaddukta bulunuyorsunuz. Bunları da Allah’ı
zikretmek için yapıyorsunuz.