İnsanın yaradılışıyla alakalı olarak Gafir suresinde şu
anlatılır: “Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan yaratan,
sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa
erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat
edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaratan
O’dur. Umulur ki, düşünürsünüz.”
Demek ki, insan önce bir nutfe, kokmuş su damlası, sonra kan
pıhtısı; daha sonra ona hayat veriliyor, ruh üfleniyor, hayat
sahibi oluyor.
Geçmişte tüm peygamberlere ve Peygamberimize sorulmuş bir sorudur,
"Ruh nedir?" sorusu.
İsra suresinin 85. ayeti Peygamberimize hitaben, “Sana ruhtan
soruyorlar. De ki, Ruh Allah'ın bir emridir. Bu konuda size az bir
ilim verilmiştir” buyrulmuştur.
Hakikaten insana kendini anlat denilse belki de yarım saat dahi
anlatamaz.
Oysa ruhun bedendeki tasarrufu hayattır. Bu tıpkı elektrik ampulüne
enerjinin gelip devreyi tamamlayarak ışık şeklinde dönüşmesi gibi…
Enerji kesildi mi bir de bakıyorsunuz ampul sönmüş.
İşte ruh dediğimiz şey de bedenden çekildiği zaman can denilen
hayat yok oluyor.
Esasen insanın aslı cesedin ötesindedir.
Burada yaradılış sırrına değinmek gerekir. Mülk suresinin 2.
ayetinde Cenab-ı Hak, “Ben hayat ve ölümü yarattım” buyuruyor.
İnsanın halini okulda sınava giren talebelere benzetebiliriz.