“Sünnet olmadan Kur’an bize yeter” diyenler var, siz ne
düşünüyorsunuz şeklinde sualler alıyoruz. Cenab-ı Vacib’ül Vücud
Hazretleri, Kur'an-ı Kerim'de bir din anlatmaktadır. Bu dinin
hayata geçirilmesi gerekir.
Sünnet, dinin Peygamber'in şahsında hayata geçirilip, insanlara
gösterilen şekli yani emir ve yasakların somut halidir.
Sünnet Kuran'ın kendisidir. Cenab-ı Hak, ayet-i kerimeleri mücerret
olarak beyan etmekte; müşahhas hale Sevgili Peygamberimiz
getirmektedir.
Sünneti herkesin anlayabileceği şu örnekle izah edelim: Siz okulda
kimya kitabından formüller, bileşimler öğrenirsiniz, ezberlersiniz.
Bu ezberlenenler, laboratuvar ortamında deneylerle önünüze konulur.
Deney halinde önünüze konduktan sonra müşekkel bir şey çıkar
karşınıza. Bahsedilen formül artık kitabın sayfalarından çıkmış
önünüze konmuştur. İşte Kuran'ı o kimya kitabının kendisi kabul
edersek, yapılan deneyin ispatlanmış şekli de Hz. Muhammed'dir.
İşte sünnet budur.
Sünnet olmadan bir İslam, sünnet olmadan bir Kuran düşünen ya çok
cahildir ya da müsteşrik mantığın sözcüsüdür.
Hz. Peygamber'in yaptığı bütün işler sünnettir ve ibadettir.
Peygamber Efendimizin mübarek sakalını taramasından aynaya
bakmasına, insanlarla musafaha yapmasından uyumasına kadar her şeyi
ibadettir. Bizler için hepsi mukaddestir. Bir mü’minin değil
sünneti terk etmesi, bu sünnetlerin birini diğerinden ayırmasına
dahi hakkı bulunmamaktadır.
Müsteşrik mantığın uydurduğu "sünnetsiz bir İslam" anlayışı,
İslam'a temelden aykırıdır.
Cenab-ı Hak, Haşr suresinin 7. ayetinde “Peygamber size ne verdiyse
onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının” buyurmaktadır.