Hayatın her adımında en güzel örneğimiz olan Efendimiz (s.a.) duaların en güzelini ve şüphesiz makbulünü yapardı, Bedir harbinden önce ellerini iyice semaya kaldırarak yaptığı içten duâ Hz. Ebû Bekir’in içini yakmış, “Yeter Ya Resulellah, Allah duanı kabul edecek ve bizi muzaffer kılacaktır” mealinde konuşarak O’nu teskin etmeye çalışmıştı.
Evet O, duaların en güzelini ve en makbulünü yapıyordu, ama tedbirde de kusur etmiyordu, “Din Allah’ın o korusun, ben develerimi kurtarmaya bakarım” demiyordu, O biliyordu ki, Allah Teâlâ rızkı da, dini ve ümmeti korumayı da, diğer lütuflarını da kulları vasıtasıyla veriyor ve yapıyordu. Şu halde kullar hem sözlü dua edecek hem de gerekli tedbirleri alacak, üzerlerine düşeni eksiksiz yapmaya çalışacaklardı.
O’nun zamanında en etkili savunma ve taarruz gücü okçular ve atlı birlikler idi; bu sebeple Allah Teâlâ “Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı korkutup caydıracak ne kadar güç hazırlayabilirseniz eksiksiz hazırlayın…” (Enfâl:8/60) buyuruyordu, Resulü de bunu kemaliyle yapıyordu.
İsrail zulmünü dinlemekten, görmekten kalbimizde yanacak takat kalmadı, ama sözlü dua ile yetinmek olmaz ve yetmez. Elbette başka şeyler yapanlar da...