Meclis Başkanı sayın İsmail Kahraman'ın yaptığı bir konuşmadaki
laiklikle ilgili sözlerinin çarpıtıldığı anlaşılıyor. Yıllardan
beri “bu ülkede laiklik olmalı mı, olmamalı mı, olursa nasıl olmalı
ve anayasada nasıl yer almalı” konusu tartışılıyor. Gün geliyor
laikliği tartışanlar hapse atılıyor, parti ise kapatılıyor, gün
geliyor “laiklik anayasadan ve uygulamadan kaldırılsın, ülkede
şeriat uygulansın” diyenler oluyor ve bunlara kimse dokunmuyor.
“Hangisi daha sağlıklı ve faydalı” sorusuna benim cevabım
ikincisidir; bugünkü dünyada ve şartlarda bir ülkede vatandaşlar
şiddete ve hakarete yönelmeden ve yöneltmeden düşünce ve
inançlarını serbestçe ifade edebilmeliler ve insanca
tartışabilmeliler. Düşünceye ve inanca baskı, bunu yapanları
amaçlarına ulaştıramaz, kaçınılmaz sonucu diyalogların kesilmesi,
köprülerin yıkılması, gruplaşma ve gruplar arası gerginlik, hatta
çatışma olur.
Anayasa konusu da böyle, bildiğim kadarıyla cumhuriyetin ilanından
beri ülkemizde demokratik bir anayasa olmadı. Totaliter yönetimler
kapalı kapılar arkasında ve bazen kapıyı kapatmaya bile ihtiyaç
duymadan seçtikleri adamlarına anayasa metinleri hazırlattılar,
sonra bazılarını, “ya kabul et ya daha kötüsüne razı ol” kabilinden
iki seçenekle kamuoyuna sundular.
Bugün demokratik bir ortamda anayasa tartışılıyor; bakıyorum da
-benim devamlı olarak tahammülsüz olduklarını söylediğim- gruplar
bu tartışmaya da razı olmuyor, “şuna değdirtmem, buna dokundurmam,
endişe duyuyoruz, kaygılıyız, nereye gidiyoruz…” kabilinden
marazalar çıkarıyorlar.
Anayasa ve laiklik konularındaki şahsi görüşümü yazmayı erteleyerek
TÜSİAD'ın tepkisini tahlil edeceğim.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verilmiş: