Türkiye'de laikçiliğin zalim baskısı altında kızlarımızın ve
kadınlarımızın bir kısmı inandıkları gibi yaşama konusunda büyük
sıkıntılar ve mahrumiyetlere katlandılar. Devlette çalışamadılar,
üniversitelere okuyamadılar, diploma merasimlerinden yaka paça
kovuldular, uydurulan kamusal alan içinde açılmaya veya olmamaya
zorlandılar, önünü sonunu hesaplamadan başı örtülü bir hanımı
milletvekili yapıp Meclis'e sokan partiye savaş açtılar, o parti de
vekilini koruyamadı, tarihe geçen bir rezillik ile o dindar bayanı
Meclis'ten kovdular…
İslam, insan hakları, demokrasi diyerek bu zalim uygulamaya direnen
ve nefes almak isteyen Müslümanlara karşı ilkeleri, kadın
haklarını, çağdaşçılığı (modernizmi), sözde milli birlik ve
bütünlüğü, laikliği… ileri sürerek mücadele veren insafsız,
vicdansız, iddialarına rağmen ilkel ve bağnaz bir kesim
vardı.
Neler söylüyorlardı?
Kamu hizmeti veren bayanlar başlarını örterlerse hizmet alanlar
onlara karşı güven içinde olamazlar.
Kamusal alanda başörtüsü devlet düzenini şeriata göre değiştirmek
manasına gelir.
Öğrenciler başlarını örterlerse örtmeyen öğrenciler ile araları
açılır, ayrımcılık olur, çatışmalar meydana gelir…
Başörtüsü dinî, değil, siyasi bir semboldür, radikal İslamcılığı
temsil eder, bu sembollerin kamusal alanda görünür olması kabul
edilemez…
Sonra AK Parti iktidara geldi, ilk elde ondan beklenen icraat
arasında başörtüsü kullanmanın serbest bırakılması da vardı, o da
bu talebi son sınırlarına kadar yerine getirdi, yasakları kaldırdı,
isteyen bayanın örtünmesini isteyenin de açılmasını serbest
kıldı.
Peki başörtüsünü dindarlık sebebiyle talep etmek ne manaya
geliyordu?
Ülkenin düzeni ne olursa olsun Müslümanca yaşamak isteyen
insanların bu hakka sahip olmaları, başkalarının hak ve
özgürlüklerine açık ve kesin zarar vermedikçe inandıkları gibi
yaşamalarının önüne engeller konmaması, bu yüzden bazı hak ve
hürriyetlerinin gasp edilmemesi manasına geliyordu.
Bu hak ve hürriyet elde edildikten sonra onu gerektiği gibi
kullananları istisna ediyorum, genel olarak başörtüsü serbestliği
Müslümanca yaşamanın bir parçası oldu mu?