De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Şu var ki bana,
ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim
rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve
rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf: 110).
İmam Malik Medîne'de Peygamber Mescidi'nde ders verirken şöyle
diyor: “Şu Ravza'da medfun bulunan zat dışında kim olursa olsun
sözü kabul de edilir red de edilir”.
Âyetlere, açıklayıcı hadislere ve Ehl-i Sünnet temel kabullerine
göre yanılmamak ve günah işlememek özelliği beşer içinde yalnızca
Peygamberimize (s.a.) aittir; o da aslında ümmetinin her bir ferdi
gibi bir beşerdir, bu bakımdan günah işlemesi ve yanılması
mümkündür; ancak Allah Teâlâ onu ümmetine örnek kıldığı ve örneğin
yanılması, günah işlemesi ümmetinin bunları doğru ve meşru
bilmesine sebep olacağı için Peygamberini günah işlemekten korumuş
(ma'sûm kılmış), dini hükümlerde yanılması halinde de bunu derhal
düzeltmiş, yanlış olanın din hükmü olmasını engellemiştir.
Ehl-i Sünnet müçtehitleri ve mezhep imamları şu konuda ittifak
etmişlerdir: Bir müçtehidin içtihadı diğerinin farklı içtihadını
bozmaz ve geçersiz kılmaz. Her müçtehit isabet de hata da edebilir.
İçtihat ehliyeti taşıyan ve usulünce içtihat eden bir alim
içtihadında hata ederse bir sevap, isabet ederse iki kazanır. Allah
katında isabetli olan içtihada göre kulluk eden de, hatalı olan
içtihada göre kulluk eden de meşru yoldadır ve kulluğu bu cihetten
makbuldür. İçtihatların farklı olması tefrikaya sebep kılınamaz,
bütün müçtehitler ve onlara tabi olanlar din kardeşleridir, mezhep
farkına dayalı dışlama ve ayrımcılık meşru değildir.