Bu konuda yazıp çizenlerin kendi ufuklarından tarif ettikleri, belli şahıs, zaman ve politik ortamlarla sınırladıkları, kiminin övdüğü kiminin karaladığı “İslamcıların” rüyaları, emelleri, hedefleri, çağrıları, ümmetin izzeti için en önemli şart olarak gördükleri İslam birliği bugüne kadar siyasi olarak veya siyasetçiler eliyle gerçekleşmedi. İslam ülkelerini yöneten çoğu kukla bir kısmı hain yöneticilerle bu birliğin kurulamayacağı da pek çok teşebbüsten sonra anlaşılmıştır.
Acaba alimler ve kanaat önderleri, halkların önüne düşerek bu birliği kurabilirler mi diye de ümit ettik, bekledik, ne yazık ki, alimler birliği yerine alimler fırkaları doğdu; bir yerde bir birlik kurulsa ertesi gün başlarına farklı isimler ve sıfatlar eklenerek başkaları kuruluyor.
İslam ülkelerinin böylesine parçalanmış, oyuna gelerek birbirine düşmüş halleri düşmanlarının işine yarıyor, koca bir İslam dünyası bir avuç siyonistin hakkından gelemiyor, akan mazlum kanlarına mani olamıyor, İslam topraklarının ve mukaddesatın çiğnenmesi karşısında aciz kalıyor.
Lübnan Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre Avn, Bakanlar Kurulu toplantısında, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki göstericilere karşı işlediği katliamı kınayarak, “Arapların mevcut karışıklığı, İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarıyla başa çıkmayı olumsuz etkiliyor” derken bu acı gerçeği dile getirmiş oluyor.
“Bu karanlık gecenin yok mu sabahı” derken değerli yazarımız Kemal Öztürk’ün Perşembe günkü yazısındaki müjdesi ümit ışığını parlattı, gerçekten şimdilik “olursa bu olur” dedim.
Yazıyı okuyanlarınız olmuştur ama, kaçıranlar için esasını buraya alayım: