Allah Teâlâ bu imtihan dünyasında şeytana, insanları saptırma
kabiliyet ve imkanı verirken insanlara da akıl ve irade hürriyeti
veriyor, bununla da yetinmeyip şeytanın işleri konusunda onları
uyarıyor, iyi, güzel ve doğru olanın ne oluğunu da bazen detaylı
bazen anahatlarıyla peygamberine vahyederek açıklıyor.
Birlik ve huzur insanların mutlu kullar olmaların sağlıyorsa
şeytanın bundan rahatsız olması ve bozmak için beşerden ayarttığı
askerlerini de kullanması tabîîdir.
Önceki yazımda Allah'ın, “bir, beraber, birleşik, dayanışma içinde”
olmalarını istediği insanları ve diğer varlıkları ayıranları,
onları birleştiren bağları koparanları lanetlediğini gördük.
Bunlar kimlerdir ve ne yaparlar?
Bunlar, karı ile koca, evlat ile ebeveyn, kişi ile kardeşleri ve
akrabası, mümin ile diğer mümin, insan ile diğer insan, yöneten ile
yönetilenin arasını bozmaya çalışırlar. Bunun
için din, dil, renk, mezhep, tarikat, cemaat, parti,
bölge, kavim ve kabile, menfaat… farklılığını devreye
sokar, bu unsurun din, iman ahlak unsurunu gölgeleyerek etkili
olması için gayret gösterirler.
Halbu ki Kitabımıza göre:
Din farkı, İslam'dan başka dinlere mensup olanlar yurdumuza ve
dinimize saldırmadıkları sürece onlarla “adalet ve iyilik”
çerçevesinde ilişki kurmaya, bir ülkede beraber yaşamaya mani
değildir.
Dinimiz, bir ülke içinde farklı dillerin konuşulmasına karş
değildir.