ABD, Rusya, AB ve İsrail Türkiye'nin güçlenmesini, büyümesini,
lider ülke olarak İslam dünyasını bir şekilde birleştirmesini
engellemek için ittifak etmiş bulunuyorlar. Bu engellemenin en
önemli parçası da misyonu ve vizyonu ile böyle bir davanın sahibi
ve takipçisi olan Erdoğan'ı etkisiz hale getirmektir.
Yukarıdakine benze bir cümle kurulduğunda bazı kalemler bundan
rahatsız oluyorlar, “Bunlar komplo teorileri, bunlara sığınarak
içimize kapanmayalım, bu iri devletlerle iyi geçinelim (yani
dediklerini yapalım, istediklerini verelim)” diyorlar.
Biz de diyoruz ki, 16 Mayıs 1916'da yapılan Sykes-Picot
anlaşmasının bunu yapanlar tarafından daima gündemde tutulduğuna
inanmak komplo teorisi midir? Bu anlaşma Osmanlı devletini
parçalamadı mı, topraklarında küçük ve sözde devletler oluşturmadı
mı? Çıkarları vicdanlarını körleştirmiş olan bu ülkeler
oluşturdukları devletçikleri kapalı veya açık usullerle
yönetmediler mi, bu devletlerin servetlerini gasp etmediler mi,
aralarına nifak sokup savaştırmadılar mı, savaşan taraflarının
tamamına silah satmadılar mı, başta petrol olmak üzere mallarını
ucuza alıp kendi mamullerini pahalıya satmadılar mı, tekerine taş
koymaya kalkışan düşünce veya siyaset adamlarını bir bir ortadan
kaldırmadılar mı, petrolün –altın karşılığı olmayan uyduruk para-
dolarla satışını dayatmadılar mı, içeri aldıklarına göre durumu ve
şartları daha müsait olan Türkiye'yi yıllardır AB'nin kapısında
bekletmiyorlar mı; mezheb, etnisite ve ideoloji farklılıklarını
kullanarak, köpürterek, kaşıyarak ülkeyi karıştıranlar, iç avaş
çıkarmak için gece gündüz uğraşanlar bunlar değil mi?
Bütün bunlar komplo teorisi mi?
Apaçık gerçekler karşısında gözleri yumuk, kulakları sağır olanlar
varsın istediklerini söylesinler, biz bize gelelim.
Sykes-Picot'ın yeni versiyonunu engellemek için Türkiye'ye ve İslam
ülkelerine düşen vazifeler var: