Hz. Peygamber (s.a.v.) cemâatle namazı teşvik etmiş, erkekler
için ise -mazeret dışında- âdeta mecbûr kılmıştır. Cemâatin
fertleri müslümanlardır, cemâat olmak için müslüman olmak
yeterlidir; bunun dışında bir âidiyet şartı yoktur; bu sebeple
müslüman, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun ezanı duyunca, bir
mazereti yoksa câmîye gelir ve cemâate katılarak namazını
kılar.
Namaz ibâdeti her kavmin kendi diliyle yapılmaya kalkışıldığı
takdirde bu bütünlük bozulur, cemâatle namaz ulusal hale gelir,
başka uluslardan olan müslümanlar ona katılamazlar; çünkü onlara
göre “ya bu namaz sahîh değildir, öyle okuyan imamın arkasında
namaz kılınamaz, yahut da -kılınsa bile- bütünlük rûhu yok olur,
parçalanmışlık şuuru hâkim olur”.
Görülüyor ki ibâdet dili ulusal hale getirilince ümmet birliği
bozulmakta, cemâat rûhu ve şuuru zedelenmektedir.
Peygamberimizin çok önem verdiği, ömrü boyunca hiç terk etmediği
“cemaatle namaz”ın, namaz ibadetine manevi katkısına ek olarak
önemli ictimâî tesiri ve yeri vardır. Günümüzde cemaatin bu mana ve
uygulaması çok zayıflamış, cemaatle namazın “kaç kat sevap
kazandıracağı” hükmü ön plana çıkmıştır.