Cuma namazı için camiye gidildiğinde şu manzara görülüyor:
Cami içinde ya caminin imam hatibinin ya şehrin vaizinin veya müftüsünün konuşması var. Cami cemaatinin azami üçte biri içeride, diğerleri elden geldiğince geç katılmak üzere yolda belde, gelenlerin önemli bir kısmı da cami dışında ellerinde, çok kimsenin akla ziyan kullandıkları telefonlarla vakit öldürüyorlar veya faydalı faydasız konuşuyorlar. Ezan okunurken bu durum devam ediyor, ezan bitince bi zahmet camiye giriyorlar, sünnet kılınıyor, bazıları yarıda kalan -ki, hep yarıda kalır, hiç bitmez- telefon meşguliyetine devam ediyorlar. Hatip konuşuyor (okuyor) -iyi ki okuyor, konuşsa kalkıp camiden çıkasım geldiği de oluyor- uyumayanlar dinliyorlar, cumanın farzı kılınınca âdeta birbirlerini çiğnercesine dışarı fırlayıp dünya işine dalıyorlar…
Bu, olan.
Peki, olması gereken nedir?
İşi gücü olmayan, dışarıda vakit öldüren (ömrünü boşa harcayan) birçok insan var; bunlar cuma günü camiye en önce gelip ön sırada yerini alarak Sevgili Peygamberimizin (s.a.) müjdesine nail olmayı tercih etmeliler.
İşi gücü olanlar da bir an önce camiye gelmeye, içeri girip aşağıda sıralayacağım ibadetleri...