Bugün Cuma.
İslam insanı ne yapar?
Perşembe günü yatsı namazını kılınca aksine bir zaruret yoksa erkence yatar. Gece yarısından sonra, imsakten önce uyanır, teheccüd namazını kılar, sabah namazına kadar vakit müsaitse biraz daha uyur, istirahat eder veya zikir ve tefekkür ile meşgul olur, sabah namazını mümkünse en yakın camide cemaatle kılar, oruç değilse gelip evinde ailece kahvaltısını yapar, sonra işine, görevine gider. Yaşı ve resmi görev durumu ne olursa olsun o boş değildir, maddi ve dünyevi bir geliri, getirisi olsun olmasın o daima hayırlı ve faydalı bir işle, bir faaliyet, bir hizmetle meşguldür.
Faaliyeti nereden ve nasıl olursa olsun tek amaç kazanmak değildir. Yüksek insanlık değerlerini, yaratan belirlemiş, peygamberler göndererek insanlığa öğretmiştir. Son Peygamber (s.a.) önceki peygamber kardeşlerinin kurduğu kamil ahlak binasını tamamlamış, yirmi üç yıl insanların içinde peygamber olarak yaşamış, kamil insan olmanın örnekliğini zihinlere kazımıştır. İslam insanı işte bu değerleri hayatına rehber edindiği için işi, kazancı, üretimi, tüketimi, insanlarla ilişkisi… hep bu değerlere uygun olarak oluşur ve yürür.
İslam insanının her meşru davranışı niyet ile ibadet olduğu için Cuma gününü tatil edip namaz, tesbih, zikir gibi ibadetlere tahsis etmez, normal işi ile meşgul olur. Cuma namazı için ezan okununca camiye gider, Cuma namazını eda edince dönüp işine, görevine, hizmetine devam eder.
Üretirken de tüketirken de canlı cansız varlıklara zarar vermez, gerçek ve tabii ihtiyaçtan fazlasını üreteceğim diye dünyayı tüketmez, daha çok üretmeyi ve kazanmayı değil, helal yoldan kazanmayı ve faydalı olanı üretmeyi hedef edinir. Ne kadar kazanırsa kazansın, ne kadar servet sahibi olursa olsun onun hayatında israf, gösteriş, debdebe, lüks, kibir, maddeye bağlı üstünlük psikolojisinin yeri olamaz. İşveren ise çalışanları, yönetici ise yönettikleri, bir mahallede oturuyorsa komşuları aç iken o tok, onlar dertli iken o dertsiz, onlar haksızlığa uğramışken o huzur içinde olamaz.