Dindar Müslümanları, onların kurum, kuruluş, mâbed ve faaliyetlerini sevmeyenler, bunlardan rahatsız olanlar, İslâm’ın güçlenmesini kendileri için bir tehdit olarak kabul edenler hemen her zaman olmuştur, günümüzde de hem dışarıda hem de içeride vardır.
İçeridekilerin bu yüzden dillerine doladıkları bir söz de “din istismarıdır”. Seçimler yaklaşıp da propagandalar başlayınca yine bu din istismarı ifadesini muhaliflerden sıkça duymaya başladık.
Camiler, dindarlara ait dernekler ve vakıflar, Kur’ân kursları, İmam Hatip okulları, Peygamberimiz’in doğumunun kutlanması faaliyetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı… muhaliflere göre din istismarının seçkin araçları arasındadır. Bir siyasetçi bu kurum, kuruluş ve faaliyetlerin bir şekilde içinde olduğunda veya bunlarla ilgilendiğinde muhalifler derhal “Din istismar ediliyor” yaygarasını basarlar.
Peki, gerçekte din istismarı var mıdır?
Evet, hem din istismar edilir, hem de din istismarı istismar edilir.
Önce birincisine bakalım: