Sağdan soldan bazı şahıslar ve kuruluşlar Türkiye’de dindarlaşmanın seyri üzerinde araştırmalar yapıyorlar, sonra da bu araştırmalar tartışılıyor, üzerine fikir ve hüküm bina ediliyor.
Bu arada tarafsız ve duygusuz görüntüler bulunsa da mesela dindarlığın artması, tamamlanması ve güçlenmesi bir tarafı sevindirirken diğer tarafı pek memnun etmiyor.
Türkiye’de ve dünyada dindarlığın artıp güçlenmesi de tersinin olması da kendiliğinden, tabii amillere bağlı ve kaçınılmaz değildir. Aşağıda insanı yaratan Allah’ın ona nasıl bir mahiyet ve kabiliyet verdiğini O’nun kitabından aktararak açıklamaya çalışacağım. Bundan da anlaşılan odur ki, dindarlığın artması için uygun ve yoğun din eğitimine ihtiyaç vardır. Bu eğitim ihmal edilir, insanın dindarlaşma seyri başka (olumsuz) amillerin eline bırakılırsa elbette dindarlaşma gevşeyecek, azalacak ve eksilecektir. Böyle olmasaydı Allah, kulunu kendi haline bırakır, Kitap ve Peygamber göndererek onların dindarlaşmasına yardım etmezdi.
Dinin hem bu dünyada hem de ebedi âlemde insana mutluluk vereceğini ve yaratılış amacını gerçekleştireceğini kabul eden ve buna iman eden müminlere düşen vazife din eğitimini her çeşit faaliyetin önünde tutmaktır.
Şems suresinin 7-10. âyetlerinde nefs (insanın özü, ruhu, ebedi olacak unsuru) üzerine yemin edilmesi onun fıtrî üstünlüğüne işaret eder. İnsanın ebedî saadete nail olabilmesi için Allah Resulünü (s.a.) örnek alarak nefsini eğitmesi şarttır ve bu insanın kemale, kâmil insan, has kul olmaya yolculuğu demektir.
Allah Teâlâ o surede şöyle buyuruyor: