2005 yılında birinci, 2011 de ikinci baskısı Ufuk yayınlarında (o zamanki adıyla Cemaate ait idi) yapılan Diyalogla ilgili kitabımda, grupçuluk gayretiyle, farklı inanç sahipleri arasındaki her türlü diyaloga karşı çıkanları da, diyalog adına misyonerlik yapanlara destek verenleri de uyarmıştım.
Önce o günlerde konuya ilişkin bir mektuba yer vereyim:
“...Hocam son yıllarda gündemde olan dinler arası diyalog ile ilgili sorular sormak istiyorum.
Bu diyalogun maksadı nedir? Benim aklıma şu ikisi geliyor:
a) Onların kalplerini İslam'a ısındırmak ve İslam'ı yaymak.
b) Onlarla olan ilişkilerde barış ortamını tesis edebilmek.
Hocam ikisi de çok sağlam hedefler, ama acaba bu durumda bizim zarar görme ihtimalimiz yok mu? Bu adamlar bizim dinimize, bizim onların dinine baktığımız gibi mi bakıyorlar? Bizim bir hoşgörü ortamı oluşturma niyetimizi kötüye kullanabilirler mi? Hele günümüzde islam coğrafyasının her tarafını kana boğmuş bir toplumla (“idarecileri öyle, halk razı değil” gibi bir savunmayı da kabullenemiyorum) diyalog neticesinde ne gibi bir kazanım elde edebiliriz ki? Biz bizi katledenlere karşı daha şiddetli olmamalı mıyız? Toplumumuz için harcamalı değil miyiz tüm emeğimizi?
Hocam netice olarak ben gereksiz bir katılık mı gösteriyorum? Yanlışım varsa düzeltmek istiyorum; yani bu tip bir diyalog yüzünden nur cemaatindeki kardeşlerime karşı kalbimin soğumasını da istemiyorum? Ama “Hristiyan ve yahudiler siz onlara tabi olmadıkça hoşnut olmazlar” ayetini nasıl anlamalıyım. Dinler arası diyalog global bir kafir oyununun yansımalarından biri midir? Yoksa netice alınabilecek bir mücadele midir? Zahmet olmazsa vereceğiniz cevabı merakla bekliyorum...”