Sa'dî-i Şîrâzî'den:
“Kazârâ bir sapan taşı, bir altın kâseye değse
Ne kıymeti artar taşın ne kıymetten düşer kâse”
Üzerine yükletilen “halkı din yönünden aydınlatma vazifesini”
bihakkın yerine getiren, vakfı bir yandan kendi bir yandan yurt
içinde ve yurt dışında yaptığı hizmetlerinin listesi (yalnızca
başlıkları) kitap teşkil edecek kadar büyük olan bir kurumumuzu
itibardan düşürmek için hem sahih İslam karşıtları ham de
kendilerini doğrunun tek temsilcisi zanneden “bizim ormanın
ağaçları” yıllardır taşlıyorlar; ama bu taşlamalar ne altın kâsenin
itibarını zedeleyebildi ne de taşlayanlara ve taşa itibar
kazandırdı. Bu sebeple “adam aldırma da geç git” demek gerekiyor
ama az da olsa kafası karışanlara yardımcı olmak üzere her
ilgilinin bildiklerini açıklaması da gerekiyor.
Ben bugünün Türkiyesi'nde Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat
fakülteleri ve imam hatip okullarının, -farkında oldukları
kusurlarını giderme gayreti içinde olduklarını da bilerek- din
hizmetinde en sağlıklı ve güvenilir kurumlar olduğunu
düşünüyorum.
Niçin?