Üç yıl önceki bir yazımı güncelleyerek bir daha paylaşmak istiyorum:
İslam; mensuplarına, her durumda Müslümanca yaşama ve İslam’ı yayma (tebliğ, davet, eğitim) vazifesi veriyor. Müslümanca yaşamak ve Darülislam’da (İslam yurdunda) gelecek nesillerin de böyle yaşamaları için gerekli tedbirleri almak üzere en uygun düzen İslamî düzendir. Bu düzenin uygulandığı ülkede Müslüman olmayanlar ve Müslüman olup da uygulamada kusurları bulunanlar da yaşarlar, ancak kusurlar gizli, ibadetler ve güzel ahlak uygulaması açık olduğu için bu durum İslamlaşmaya zarar vermez. Azınlıkta olan gayr-i müslimlerin İslam’a uymayan hayatları ve uygulamaları da pek örnek alınmaz. Zararı görülürse devlet tedbirini alır.
İslamî düzen ifadesini de biraz açalım: Bu düzen Kitab’a ve Sünnet’e dayanır, ama bu kaynaklarda düzenlenmiş değildir. Düzenleme işini mütefekkirler ve müçtehitler (ulemâ) yapacaktır. Hem inanç hem de amel (uygulama, düzenleme) alanlarında Ehl-i Sünnet içinde dahi önemli yorum ve ictihad farkları vardır. Bu düzende devlet başkanının da müçtehid olması esastır, ancak müçtehid de olsa yönetimi danışma yapmadan kendi içtihadına ve düşüncesine göre yürütemez (istabdad yoktur). Din ve dünya ilimlerinde ihtisas yapmış güzel ahlak sahibi geniş bir danışma kurulu şarttır. Bu kurulun ittifakla veya çoğunlukla aldıkları kararlar, yaptıkları tespitler ile İslamî düzenin güncel versiyonu oluşur. Ümera ulemaya, halk da ümeraya itaat ederler. Yeni durumlar, ihtiyaçlar, maslahat ve zaruretler düzenin, içtihada dayanan hüküm ve kararlarının devamlı gözden geçirilmesini gerekli kılar.
Ortada birçok İslami grup var ve aralarında da -bazen birbirini tekfir edecek kadar- derin ihtilaflar, farklı anlayışlar mevcut. İşte bunlardan birinin diğerlerine galip gelerek iktidar olması hâlinde gerçekleşecek düzenin ideal İslami düzen olması mümkün değildir. Böyle bir düzende de farklı görüş ve anlayış sahiplerinin Müslümanca yaşamaları önünde aşılamaz engeller bulunur.
Laik-seküler düzenlere gelelim: Bu düzenlerde yaşayan Müslümanların din ve kültürlerini korumaları oldukça zordur. Bu düzenlerde ibadet ve fazilet açık; ayıplar ve günahlar gizli değildir, hatta aksine ikincisi açıktır, engellenemez, medya ve benzeri iletişim ve etki araçlarında reklamları bile yapılır. Okullarda İslam’a göre din ve ahlak öğretim ve eğitimi genel olarak yapılamaz. Okul, sokak, medya, sanat vb. İslam insanının sağlıklı yetiştirmesine ve bu insanı korumaya ayarlı değildir.
Bu takdirde Müslümanlar vazifelerini nasıl yerine getirecekler?