Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesi

“Evet demek farzdır” dedim mi?

Yazının başında sonucu özetlemem gerekirse, benim, “16 Nisan 2017 Referandumu” öncesinde yazdığım yazıda “Bu halk oylamasında evet demek farzdır” şeklinde bir ifadem yoktur. Aşağıda o...

01 Şubat 2019 | 2.011 okunma

Yazının başında sonucu özetlemem gerekirse, benim, “16 Nisan 2017 Referandumu” öncesinde yazdığım yazıda “Bu halk oylamasında evet demek farzdır” şeklinde bir ifadem yoktur. Aşağıda o yazıdan ve referandum sonrasında yaptığım açıklamadan paragraflar aktaracağım, orta derecede zekası olan, peşin hükümle okumayan ve biraz dikkat sarf eden herkesin anlayacağı üzere söylediğim, bir fıkıh kuralına dayanmaktadır; bu kurala göre “farz olan bir vazife ona ulaştıran bir başka şeye bağlı ise o şey de farz olur”. Bu kuralı naklettikten sonra insanları, “davaları ve ona götüren yol konusunda” düşünerek karar vermeye yönlendirdim. İşte o yazılardan parçalar:

Mevcut anayasadan herkes şikayetçi idi, bu şikayetlerin arasında yetki çatışmaları, başka şartlarda ülkenin başını belaya sokacak çift başlılık gibi durumlar da vardı. En iyisi olmasa da olabilecek iyiyi gerçekleştirmek üzere bir kısmi değişiklik teşebbüsü yapıldı. Bu teşebbüsün “Evet” ile sonuçlanması durumunda eski halden bazı beklentileri olan ve hedef haline getirdikleri Recep Tayyip Erdoğan’ın daha güçlü ve etkili hale gelebileceğinden endişeye kapılan kesim içeride ve dışarıda bütün imkanlarını kullanarak değişikliği engellemek üzere hareket ediyorlar.

Bu kesimin içinde daha çok kimler var?

Recep Tayyip Erdoğan düşmanları var. Ona niçin düşman oldular?

Çünkü o, adam saymadıkları halk ile el ve gönül birliği yaptı. Merkeze yürümeleri engellenen halkın önünü açtı. Ekonomi, eğitim, sağlık ve imar konularında rüyaları gerçek kıldı. Dinli dinsiz, dindar gevşek dinli bütün vatandaşların inançlarına uygun yaşamalarını ve insan hak ve özgürlüklerinden eşit olarak yararlanmalarını sağladı. Medeniyetimizin okulları olmaya namzet İmam Hatip okullarını, mahrum kılınan haklarına kavuşturdu, yeniden itibar ve ilgi odağı olmalarına imkan verdi. Bütün mefahirini aziz dinine borçlu olan bu milletin hayatından dini eksiltmek için alınmış zalimce tedbirleri yıkıp geçti, hem dindar hem de her meşru alanda etkili olmayı mümkün hale getirdi.

Dünyayı zulüm ve sömürüyü mubah sayarak yöneten devlet ve şirketlere karşı bağımsızlığımızı ilan etti. Mazlum ve mağdur İslam dünyasına ümit ve cesaret aşıladı...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma