İlmî araştırmalardan anlaşıldığı üzere farklılık ve ayrılma
normaldir, tabîîdir, kutuplaşma değildir, zararlı olan
kutuplaşmadır.
Kutuplaşmanın başta gelen amilleri, grup liderlerinin maksadı,
maksada uygun kutuplaştırıcı söylemleri ve tabilerinin kendi
akıllarını onlara kiraya vermeleridir.
Komünist ve faşist ideolojiler ve uygulamalarında tek tip insan
istenir, farklılığa tahammül edilmez, farklı olanlar (sisteme ve
lidere bey'at etmeyenler) düşman ilan edilir ve varlıklarına son
verilir.
Demokrasilerde siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik… çoğulculuk
esastır. Ancak çoğulculuğun olmazsa olmaz şartı değerindeki
tahammül bazı toplumlarda eksiktir; işte bu eksiklik de
kutuplaşmanın etkili amilleri arasındadır.
Bazı siyasetçiler, yazarlar ve sözde san'atçılar farklı siyasi,
sosyal, kültürel, dînî gruplara tahammül edemedikleri gibi onları
düşman ilan ediyorlar, 'hain', 'satılmış', 'alçak', 'halk düşmanı'…
diyorlar. Bunlar kesmeyince de alenen sokak ağzı ile küfrediyorlar.
Bu ağzı ve kalbi bozuk adamları idol, örnek, rehber edinen tabanlar
akıllarını bunlara kiraya verdiklerinden, bu ilâhî imkan ve nimeti
(akıllarını) kullanmadan körü körüne tabi oluyor ve böylece
kutuplaşıyorlar.