Fitre, hicretten sonraki ikinci yılda oruç ile birlikte farz (Hanefîlere göre vacip) kılınmıştır. Borç olarak tahakkuk etmesi Ramazan Bayramı'nın birinci günü tan yerinin ağarması ile başlar, ancak daha önce ödemek de câizdir. Fıtır sadakası verecek kadar imkanı olanlar hem kendileri, hem de bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri için fitre öderler; yani fitre, zekâttan farklı olarak aile reisine hem kendisi hem de aile fertleri için yüklenmiştir.
Türkçe'de fitre denilen “fıtra”, hem oruç açmak mânâsındaki iftarın köküdür hem de yaratılış mânâsındaki fıtrattır. Fitre, oruç ibâdeti ile geçirilmiş bir ayın teşekkürü ve insan olarak yaratılmış olmanın minnet borcu olarak ödenir, bayramda yoksulların da sevinmelerini sağlar.
Abdullah b. Ömer'den rivâyet edilen bir hadîse göre Hz. Peygamber (s.a.) Ramazan'dan çıkış sadakasını hurmadan bir sâ' veya arpadan bir sâ' miktarı olmak üzere, her Müslüman hür, köle, erkek ve kadına farz kılmıştır. Mâlik, Şâfiî ve Ahmed'e göre fıtır sadakası hâdiste geçen lâfız ve mânâya uygun olarak farzdır. Hanefîlere göre ise hadîsin delâleti kat'î olmadığı için vacîbdir.
Bu sadakanın hikmetleri arasında, bir yandan oruç ibâdetini yapmış Müslümanlardan sâdır olması muhtemel kusurları telâfî etmek, diğer yandan bir sevinç ve bayram gününde fakirleri anmak, onları günlük ihtiyaçlarından kurtarmak da vardır.
Zikri geçen hadîsin başka rivâyetlerinde “küçük, büyük, fakir, zengin” ifadeleri de yer aldığından bu mâlî ibâdet, zekâttan farklılık arzetmektedir:
a) Ebû Hanife'ye göre kadına, kocası olsun olmasın bizzat vâcibdir. Diğer üç imâma göre kadın namına kocası öder; çünkü “bakmakla mükellef olduklarınız namına ödeyin” hadîsi vardır.